16-17 Nisan Direnişimiz Devrim ve Sosyalizme Olan İnancımızdır!

16-17 Nisan 1992’de Türkiye ve tüm dünya, Devrimci Sol’a karşı gerçekleştirilen büyük bir katliam operasyonuna ve bu operasyon karşısındaki büyük bir direnişe tanıklık etti. İstanbul’un dört ayrı yerinde, Çiftehavuzlar’da, Erenköy’de, Üstbostancı’da, Sahrayı Cedit’te devrimci hareketin önder kadrolarını katletmeyi hedefleyen faşizm, büyük bir inanç ve kararlılıkla karşılaştı. Bu inanç ve kararlılık, devrimci hareketin önder kadrolarının, üye ve taraftarlarının dilinde slogan olurken, Çiftehavuzlar’da emperyalizme meydan okuyan bir bayrağa dönüştü. O bayrak, o günden bu yana, 16-17 Nisan direnişlerinin simgesi olmanın ötesinde, emperyalist kuşatma karşısında, devrim ve sosyalizmi savunmanın simgesine dönüştü.

Polis tarafından kuşatılan evlerden Üstbostancı’daki evde Sinan Kukul, Şadan ve Arif Öngel vardı; katiller sürüsüne karşı tereddütsüz direndiler. Sinan ve Şadan kuşatıldıkları evde kuşatmayı yarmaya çalıştılar. Binanın dışına kadar çıkmayı başarmışlardı. Ancak yüzlerce ölüm mangasına karşı iki kişi daha fazla uzaklaşamadılar. Yolda çatışarak şehit düştüler. Arif ise evde çatışarak şehit düştü.

Erenköy’de ise Ahmet Fazıl Özdemir, Hüseyin ve Satı Taş, ölümmangalarını sloganlarıyla, marşlarıylakarşıladılar. Devrimin bir komutanınınyapması gerekeni Fazıl tüm mütevaziliğiyleyaptı.

Kozyatağı’nda ise Ayşe Gülen’le Ayşe Nil Ergen silahsız, savunmasızolmalarına rağmen ölüm mangalarına”teslim olan” bir devrimci görmeşansı vermediler.

Oligarşinin büyük saldırısı, aynı akşam, Çiftehavuzlar’da aşılamayan bir barikatla karşılaştı. Ölüm mangaları Sabahat Karataş, Eda Yüksel ve Taşkın Usta‘nın bulunduğu eve giremediler. Çiftehavuzlar’daki direniş, saatlerce süren ve tarihe notların düşüldüğü telefon görüşmeleriyle, haykırılan sloganlarıyla, pencereye asılan orak çekiçli, umudun bayrağıyla tarihe geçti. Bütün gece, kuşatmadaki eve bombalar kurşunlar yağdırıldı. Devrimci irade öyle bir iradeydi ki, binlerce katilin kuşatması altında olmalarına, üzerlerine neredeyse kesintisiz bombalar kurşunlar yağmasına rağmen, son anlarında yoldaşlarına ve örgütlerine nasıl yararlı olabileceğine kafa yoruyor, o koşullarda devrimci hareketin ve sosyalizmin propagandasını sürdürüyordu. Böyle güçlü bir irade olmaksızın elbette böyle bir destan da yazılamazdı.

16-17 Nisan 1992’de Birçok Kesim Aynı Benzetmeyi Yaptı: “Kızıldere Gibi”

Evet, Kızıldere gibiydi. İstanbul’da, dört ayrı evde 11 devrimci kuşatılmıştı.

Oligarşinin ölüm mangaları teslim ol çağrıları yaptıklarında, onlar Kızıldere’deki cevabı tekrarladılar. Çiftehavuzlar’da Sabo ve yoldaşlarının direnişte olduğu evin penceresinden dalgalandırılan bayrak, Kızıldere’den bu yana devrim yolunda yürüyüşün kesintisizliğinin ilanıydı. O gün 11 devrimci şehit düşerken, tüm dünya, devrim ve sosyalizmi savunmaktaki kararlılığımıza tanıklık etti. “Bayrağımız ülkenin her tarafında dalgalanacak” dedi Sabolar.

“Karşı devrimin saldırılarına Türkiye’de silahlı direniş hiç olmamıştır” diyor Mahirve ekliyor: “Bunu biz başlatmalı,bir direniş geleneği yaratmalıyız.Bu direnişte çoğumuz,belki de hepimiz ölebiliriz, ama gelecekkuşaklara bir direniş geleneğibırakırız”

Evet, Mahirler bir direniş geleneği bırakarak öldüler. Çiftehavuzlar’da, Balkıca’da, Büyük Direniş’te Mahirler’in yarattığı geleneğe yeni yeni halkalar eklendi. Kuşatıldıkları üslerde meydan okuyan devrimciler, inançlarını, kararlılıklarını Kızıldere’den aldılar. Bütün dünyada sosyalizm öldü çığlıkları yükselirken devrimci hareket Mahirlerin yolundan ayrılmadı, emperyalizmle, oligarşiyle uzlaşmadı.

16-17 Nisan Şehitleri

1992’nin 16 Nisan’ında İstanbul’un dört yerinde, Çiftehavuzlar’da, Erenköy’de, Üstbostancı’da, Sahrayı Cedit’te dört eve karşı ölüm mangaları tarafından baskınlar düzenlendi. Çiftehavuzlar’da Sabahat Karataş, Taşkın Usta ve Eda Yüksel, Erenköy’de Sinan Kukul, Arif Öngel ve Şadan Öngel, Üstbostancı’da A. Fazıl Özdemir, Satı Taş ve Hüseyin Kılıç, Sahrayı Cedit’te ise Ayşe Nil Ergen ve Ayşe Gülen vardı. Katiller, hiçbir yerde karşılarında teslim olan kimseyi bulamadılar. 11 devrimci katledildi.

Sabahat KARATAŞ

1953 Nusaybin doğumlu. 1970’lerde İYÖKD’de, fabrikalarda, Dev-Genç içinde faaliyet yürüttü. ‘76’da Devrimci Kadınlar Derneği kurucuları arasında yer aldı. 12 Eylül sonrasının güç koşullarında hareketi omuzladı. 22 yıllık devrimci yaşamında ilkeli, kurallı, disiplinli yaşamıyla örnek oldu. Devrimci Sol Merkez Komite Üyesi, şehir SDB’leri ve bir kısım örgütlenmeden sorumluydu.

Taşkın USTA

1962 Gümüşhane doğumlu.Tüm yaşamını çalışmakla, üretmeklegeçiren ve her şeyini hareketesunan bir devrimciydi.

Eda YÜKSEL

1962, Artvin Borçka doğumlu. Lisede, üniversitede bir Dev- Genç’li olarak yer aldı kavgada. Üniversiteyi bitirdikten sonra çalışmalarına Elektrik Mühendisleri Odası’nda devam etti. Şehit düştüğünde üssün kurumlaşmasında görevliydi.

Sinan KUKUL

1956 Trabzon, Beşikdüzü doğumlu. 1974’de katıldı mücadeleye. İYÖD yönetiminde yer aldı. İstanbul Dev-Genç Genel Sekreterlik görevini üstlendi. DY tasfiyeciliğine karşı yeni bir siyasi hareketin örgütlenmesinde büyük emek harcadı. Aralık ‘80’de tutsak düştü. ‘90’da gerçekleştirilen özgürlük eylemiyle tekrar sıcak mücadeleye katıldı. Devrimci Sol Merkez Komitesi Üyesi, Anadolu ve bazı alan örgütlenmeleri sorumlusuydu.

Arif ÖNGEL

1963 doğumlu. Lise öğretmeniydi. Son görevinden önce Devrimci Memur Hareketi’nin yöneticilerindendi.

Şadan ÖNGEL,

1966 doğumlu. Devrimcilikle ev kadını olarak tanıştı. Eşiyle birlikte mücadelede yer almakta tereddüt etmedi.

Ahmet Fazıl Ercüment ÖZDEMİR,

1954 Adapazarı doğumlu. 1974’te katıldı mücadeleye. İYÖD Yönetim Kurulu üyeliği, işçi ve mahalle örgütlenmesinde sorumluluklar, bir dönem Ege Bölgesi sorumluluğu yaptı. 12 Eylül’den sonra 10 yıllık tutsaklığının ardından ‘91’de özgürlük eylemiyle yeni görevler üstlenmek üzere mücadeleye atıldı. Devrimci Sol Şehir Silahlı Devrimci Birlikler Genel Komutanı’ydı.

Satı TAŞ (KILIÇ)

1963, Çorum doğumlu. Bir hemşire olarak yeraldı önce mücadelede. Memurların mücadelesinde yol açıcılardan biri oldu. Sonra her görevi tereddütsüz üstlendi.

Hüseyin KILIÇ

1961, Dersim doğumlu. Gültepe, Okmeydanı, Kasımpaşa Gibi gecekondu semtlerinde devrimci çalışmalar yürüttü. Eşi Satı ve önder yoldaşı Fazıl’la şehit düştü.

Ayşe GÜLEN

1964, Rize doğumlu. Devrimci mücadelenin kültür/sanat alanında çalışmalarını yürüttü. O düşünen, yaratan, kitlelere bilinç taşıyan bir sanatçıydı.

Ayşe Nil ERGEN

1968 doğumlu. Mühendis-mimar odalarında çeşitli çalışmalarda bulundu. Aynı zamanda bir sanatçıydı. Kültür-sanat alanında ürettikleriyle, katılımıyla halktan ve mücadeleden yana bir sanatın güçlenmesi için çalıştı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar