19-22 ARALIK KATLİAMI’YLA BİZİ TESLİM ALAMADINIZ, S, Y, R TİPLERİYLE DE TESLİM ALAMAYACAKSINIZ!
NATO’NUN “YA DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİ YA ÖLÜM!” KARARIYLA;
20 HAPİSHANEYE EŞ ZAMANLI YAPILAN KATLİAMA
8 JANDARMA KOMANDO TABURU,
37 BÖLÜK OLMAK ÜZERE 8335 ASKER, BİNLERCE ÇEVİK KUVVET VE BİNLERCE GARDİYAN KATILDI
BU KATLİAMA TARİHİN EN UZUN DİRENİŞİYLE CEVAP VERDİK:
7 YIL, 25 MEVSİM, 79 AY, 316 HAFTA, 2280 GÜN ARALIKSIZ DİRENEREK 122 ŞEHİTLE YENDİK NATO KARARLARINI
19-22 ARALIK KATLİAMI’NIN SORUMLULARINDAN BİNBAŞI ZEKİ BİNGÖL:
“OPERASYON DHKP-C’Yİ BİTİRMEK İÇİN YAPILDI” DEDİ VE
“OPERASYONUN SOLU YENİDEN ŞEKİLLENDİRMEK” İÇİN YAPILDIĞINI AÇIKLADI
KATLİAM VE TECRİT POLİTİKALARINI DİRENEREK YENDİK!
S, Y, R TİPİ HAPİSHANELERİNİZİ DE DİRENİŞLERİMİZLE YENECEĞİZ!
Emperyalizm ve işbirlikçisi oligarşi, 19-22 Aralık 2000 Hapishaneler Katliamı’nı devrimcileri ideolojik olarak teslim almak, halkı sindirmek, susturmak amacıyla yaptı. Tecrit politikası bu amaçla gündeme getirildi. İşbirlikçi oligarşi emperyalizmin politikalarını uygulayabilmek için önce önünde engel gördüğü devrimcileri teslim almalıydı.
1970’lerden bu yana emperyalizm Parti-Cephe çizgisini yok etmek, oligarşik iktidarın devamı için bir tehdit olmaktan çıkarmak istedi ama başaramadı!
24 Ocak 1980’de Turgut Özal ile Süleyman Demirel’in yaptığı 43. Hükümet (Milliyetçi Cephe Hükümeti) tarafından uygulamaya konulan 24 Ocak Kararları’yla Türkiye halklarının geleceği IMF’ye ve diğer emperyalist finans kuruluşlarına ipotek ediliyordu.
24 Ocak Kararları ancak halkın tümden susturulup yıldırıldığı, grevlerin yasaklandığı, devrimci hareketlerin ezildiği bir ortamda uygulanabilirdi. DEVRİMCİ SOL bu süreçte, emperyalizmin çıkarları için uygulanan ekonomik programlara ve halklarımıza yönelik saldırılara “24 OCAK KARARLARINI VE ZAMLARI PROTESTO” kampanyasıyla cevap verdi. Hapishanelerde tutsaklar 1984 Ölüm Orucu Direnişi’yle emperyalizmin bu politikalarının önünde barikat oldu.
19-22 Aralık Katliamı Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde yapıldı.
Ecevit, emperyalist tekellerin ülkemiz üzerindeki yağma politikalarının önünde devrimcileri engel olarak gördüğünü, “IMF politikalarının uygulanabilmesi için cezaevleri sorununun çözülmesi gerekir” diyerek katliam planlarını itiraf etti.
F Tipi hapishaneleri ve tecrit politikasıyla öncelikle devrimci tutsakları teslim almak, halkı örgütsüz bırakmak ve böylece emperyalist politikaların engelsiz uygulanmasının önünü açmak hedeflendi.
Ancak planlarını uygulamak öyle kolay değildi. F Tipi hapishaneler ve tecrit saldırısına karşı içeride ve dışarıda tam 7 yıl direnildi. Emperyalizmin ve oligarşinin planları 122 şehitle bozuldu.
2001’de, emperyalizme uşaklık etme nöbetini AKP faşizmi devraldı. Her geçen gün yeni baskı ve yasaklar geldi, işsizlik ve yoksulluk büyüdü. Hapishane sayısı onlarca kat artarak tüm ülke hapishaneye çevrildi. AKP faşizmi de F Tipleriyle amaçladıkları hedefe ulaşamadı. Teslim alma saldırısı devrimci tutsakların direnişine çarptı.
F Tiplerinde yenilen AKP faşizmi bu kez S, R, Y hapishaneleriyle devrimci tutsakları teslim almayı planladı. Devrimcileri tecritle yalnızlaştırarak kuyu tipi hapishanelerde, tek tek hücrelerde teslim almayı planladı.
AKP faşizmi emperyalist çıkarlar için baskı ve sömürüyü derinleştirdi.
Emperyalist tekellerin çıkarları önündeki engelleri tek tek kaldırdı.
AKP faşizminin işbirliğini anlatmak için sadece iki örnek bile yeter:
1)Emperyalist maden şirketleri AKP döneminde ihya edildi. 2002’de iki bin civarında olan maden ruhsat sayısı 300 bine çıktı!
2)AKP 63 milyar dolarlık kamu varlığını sattı, yerine 227 hapishane yaptı.
Şu anda toplam hapishane sayısı 407’dir.
Emperyalistlerin işbirlikçisi oligarşi; bir tek devrimciyi teslim almak için 63 milyar dolar harcıyor.
Emperyalizm her yerde halkları teslim alma politikalarını işbirlikçileriyle hayata geçirmiştir. Ama her yerde aynı sonucu alamamıştır. Çünkü Anadolu’nun Kızıldere’si var. Çünkü Anadolu’da faşizmin saldırıları karşısında halkın önünde bedenleriyle barikat olan Cepheliler var.
Emperyalizmin halkları teslim alma yöntemleri nelerdir?
1)İŞKENCE
2)HASİPHANELER
3)KATLİAM
4)YASAL ZORBALIK
5)TERÖR YASALARI, LİSTELERİ, BAŞIMIZA KONULAN ÖDÜLLER
Emperyalizm ve işbirlikçisi oligarşi ülkemizde NATO kararlarını uygulayabilmek için dışarda ve hapishanelerde devrimcileri etkisiz hale getirmeliydi. Bu nedenle önce hapishanelerde devrimci tutsakları teslim almayı planladı.
Bir tek devrimci teslim bayrağını çeksin diye yüzlerce tek tek hücre yaptı.
DEĞİL 407 HAPİSHANE, DEĞİL HER BİR DEVRİMCİYE TEK HÜCRE, HER BİR DEVRİMCİYE BİR HAPİSHANE DE YAPSANIZ; ASLA TESLİM ALAMAYACAKSINIZ!
19-22 ARALIK KATLİAMI DEVRİMCİLERİ F TİPLERİ VE TECRİT HÜCRELERİYE TESLİM ALIP HALKIN ÜZERİNDEKİ BASKILARI ARTIRMAK İÇİN YAPILDI
19-22 ARALIK HAPİSHANELER KATLİAM PLANINI NATO’NUN ‘’ANTİTERÖR KOMİTESİ’’ HAZIRLADI
İŞBİRLİKÇİ OLİGARŞİ UYGULADI
NEYDİ NATO KARARLARI?
ABD emperyalizmi dünyayı iki temel kararlar grubu ile teslim almayı hedefliyor.
1)NATO STRATEJİK KONSEPT KARARLARI:
NATO “YA DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİ YA ÖLÜM” diyerek F Tipi planını bizim ülkemizde hayata geçirmeye çalıştı. “Ya düşünce değişikliği ya ölüm” demek hapishanelerde politik ilişkileri olanların izole edilmesi ve rehabilitasyonu kararı yani tecrit ederek devrimci tutsakları TESLİM ALMA politikasıydı
2)ABD ULUSAL GÜVENLİK STRATEJİLERİ:
NATO’da 21. Yüzyılın ayaklanmalar yüzyılı olacağını kabul etti ve dünya halklarına BOP (Büyük Orta Doğu Projesi) ile Orta Doğu’da, Balkanlarda, Kafkaslarda emperyalizme karşı tüm direnişleri tasfiye etme planları yaptı. ABD ulusal güvenlik stratejileri ile tüm dünyayı işgal etmeyi programladı.
NATO kararları ile 19-22 Aralık 2000 tarihinde Anadolu’nun 20 hapishanesine birden “Hayata Dönüş Operasyonu” adı altında saldırıldı.
NATO’NUN “YA DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİ YA ÖLÜM”KARARIYLA: 20 HAPİSHANEYE EŞ ZAMANLI YAPILAN KATLİAMA
8 JANDARMA KOMANDO TABURU, 37 BÖLÜK OLMAK ÜZERE 8335 ASKER,
BİNLERCE ÇEVİK KUVVET VE BİNLERCE GARDİYAN KATILDI.
BU KATLİAMA TARİHİN EN UZUN DİRENİŞİYLE CEVAP VERDİK:
7 YIL, 25 MEVSİM, 79 AY, 316 HAFTA, 2280 GÜN ARALIKSIZ DİRENEREK 122 ŞEHİTLE YENDİK NATO KARARLARINI!
19-22 ARALIK KATLİAMI’NIN SORUMLULARINDAN BİNBAŞI ZEKİ BİNGÖL:
“OPERASYON DHKP-C’Yİ BİTİRMEK İÇİN YAPILDI” DEDİ VE “OPERASYONUN SOLU YENİDEN ŞEKİLLENDİRMEK” İÇİN YAPILDIĞINI AÇIKLADI
Devrimci tutsakları katlederek teslim alacaklar ve halkı sindireceklerdi. Hedefte Cepheli tutsaklar vardı. Bayrampaşa Hapishanesi’ndeki katliamın komutanlarından Jandarma Binbaşı Zeki Bingöl operasyondan yıllar sonra yaptığı açıklamalarda 19-22 Aralık Katliamı’nın “DHKP-C’yi bitirmek için yapıldığını” itiraf etti.
Zeki Bingöl televizyon programlarında “PKK’nın hiçbir koğuşu yanmamıştır. Bardak dahi kırılmamıştır. Tabaktaki zeytin yere düşmemiştir. Ama direniş gösterilen dört koğuş vardır, o dört koğuşun da üst katları yanmıştır.
Terör bölümünde bulunan 19 tane koğuş vardır, bunun dördünde direniş olmuştur, dördünde yangın çıkmıştır. PKK 170 kişi falan olması lazım, bir kişi yaralandı onlardan. Onun dışında hepsi sapasağlam olarak çıktı operasyon günü anons edilince hepsi sıradan çıktılar. Direniş olduğu bölüm DHKP-C’lilerin bulunduğu bölümdür.” dedi.
Ayrıca operasyonun solu yeniden şekillendirilmek için yapıldığını da söyledi.
KATLEDİLEN 28 TUTSAĞIN 24’Ü CEPHELİ TUTSAKTI
19-22 Aralık 2000 Katliamı, emperyalist tekellerin ve işbirlikçilerinin halka saldırı politikalarına barikat olan Cephelileri teslim alma operasyonudur.
ABD emperyalizmi tüm direnen ülkelere, örgütlere, liderlere uzlaşma, teslimiyet ve tasfiye politikalarını dayatıyor. Bu politikalarla emperyalizm Türkiye’de, özellikle Kürt Milliyetçi hareket ve onun çevresindeki oportünist, revizyonist hareketler üzerinde başarılı oldu.
Bir tek DHKP-C’yi teslim alamadı. Bir tek DHKP-C Marksist-Leninist ideolojiyi ve sosyalizmi savunmakta ve silahlı mücadeleyi sürdürmekte ısrar edeceğini ilan etti.
19-22 ARALIK KATLİAMI NATO’NUN TECRİT VE İMHA SALDIRISIYDI! DİRENMEYENLER, UZLAŞANLAR NATO SOLCUSU OLDU!
Bir yanda Abdullah Öcalan 19-22 Aralık Katliamı sonrası “Farkımızı koyduk iyi oldu” dedi.
Diğer tarafta da reformizm direnişe saldırdı.
Cepheliler art arda şehit cenazeleri kaldırırken reformizm düşmana güç ve cesaret veren açıklamalar yaptı:
“Kaymak tabakayı koruyanlar” (TKİB)
“Biz Devrimci Yolcular bir dergi çevresiyiz” (ÖDP)
“Bizim yemek yediğimiz lokantalar bile farklı, biz onlarla aynı mahalleden değiliz.” (ÖDP)
“Aramıza mesafe koyduk iyi oldu” (DEVRİMCİ YOL)
“Devrimci demokrasi öldü” (SİP-BUGÜNKÜ TKP)
“Direnişe başlarken bize mi sordunuz?”
“Bizi cepte keklik mi sandınız?” (EMEP)
Katliam günü feda eylemi yaparak şehit düşen Ali İhsan Özkan’ın örgütü TKP(ML) ise “Feda eylemi yaparız derken blöf yapmıştık. Bursa’daki arkadaşımıza kararı iletmede geç kaldık” diye tarihe bir ibret ve utanç vesikası olarak geçen açıklamayı yaptı.
Reformizm bu sözleri kendilerini devrimcilerin ve direnişlerin dışında bir yere koymak için söyledikleriydi. Kendileri farklıydı, devrimciler farklı.
BÜYÜK ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİ DİRENENLERİN VE DİRENMEYENLERİN SAFLAŞTIĞI BİR DİRENİŞTİ!
O GÜN DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ!
MLKP ‘ZAMANI DEĞİL’ DİYEREK DİRENİŞTE YER ALMADI
Cephe tutsakları, ikna ettikleri iki örgütle birlikte direnme kararı aldılar ve 20 Ekim 2000’de ölüm orucu direnişine başladılar. MLKP direniş sürecinin içinde yoktu. Direnişe başlanmaması için politika geliştirdi.Sonraki süreçte direnişe başlamama tavrını şöyle açıklıyordu:
“(…) Ölüm orucuna erken başlayanlar erken bir zafer beklentisi ile harekete geçtiler. Marksist-Leninist komünistler ve diğer devrimci örgütler bu aceleciliğe karşı çıktılar ve zamanı geldiğinde onlarca savaşçısıyla bedenlerini ölüme yatırdılar.” (Atılım, 4 Eylül 2004)
Gerçekte, ölüm orucu direnişi başladığında MLKP içinde yer almadı, direnişten kaçtı ve bunu “zamanı değil” diyerek teorileştirmeye çalıştı.
Onlar F Tipi hapishane politikasına karşı başlatılan ölüm orucu direnişinin önemini kabul etmek istemeseler de oligarşi ve emperyalizm bu farkı çok net gördüğü için 20 hapishaneye birden katliam operasyonu yapıp 28 devrimciyi katletti, yüzlerce devrimciyi ağır yaraladı.
MLKP 19-22 ARALIK’TA KENDİ YOLDAŞLARINI YAKARAK ÖLDÜRDÜ VE KATLEDİLEN DEVRİMCİ SAYISINI 30 OLARAK YAZDI
Parti-Cephe tutsakları 19-22 Aralık Katliamı’na bedenlerini tutuşturarak, kendilerini feda ederek, barikat barikat çatışarak, saatler değil, günlerce direnerek cevap verirken MLKP davası tutsakları Ümraniye Hapishanesi’nde iki yoldaşlarını ‘’şaibeli’’ saydıkları için yakarak öldürdüler.
Bunu gizlediler, kendi yaktıkları iki yoldaşlarını devlet yakmış gibi gösterip, 19-22 Aralık Katliamı’nın şehit sayısını 28 değil, sürekli 30 diye yazdılar.
Ancak Cephe “Gerçeği açıklayın; aksi durumda tüm ayrıntılarıyla biz açıklayacağız” diyene kadar hiçbiraçıklama yapmadılar.
25 Nisan 2004 yılında MLKP Merkez Komitesi imzasıyla bir açıklama yaparak “Haydar ve Muharrem’in siyasi polis veya karşı devrimin herhangi bir kurumunun işbirlikçisi-ajanı olduklarına dair ikna edici hiçbir kanıt bulunmadığı görülmüştür…” sözleriyle ailelerinden özür dilemek zorunda kaldılar.
19-22 Aralık 2000’deki katliam ve F Tipi hapishaneleri Türkiye’de de Marksist-Leninist ideolojinin, silahlı mücadele savunucusunun ezilmesi için hayata geçirildi. Sol emperyalizmin teslimiyet, tasfiye politikalarına karşı doğru bir direniş çizgisi belirleyemedi, direnme dinamiklerini kaybetti.
BİLİNMEZLİKLERİ BİLİNEBİLİR HALE GETİRDİK,
KORKUYU YENDİK DE GELDİK!
Emperyalizm her süreçte bilinmezlikle korku yaymaya çalışarak devrimcileri hedef almaya, halkları teslim almaya çalışmıştır.
İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Naziler Gece ve Sis Kararnamesi’yle kaybetme politikalarını yasal birkılıf altında meşrulaştırdılar. İnsanlar, gecenin sessizliğinden,sisin belirsizliğinden yararlanılıp tam bir gizlilikiçinde kaybediliyordu.
Bu operasyonlarda görev alan Nazilere gizlilik konusunda kesin talimat veriliyor ve kaybedilen kişilerin akıbeti hakkında yakınlarıyla hiçbir bilgi paylaşmamaları tembihleniyordu. Naziler Gece ve Sis Kararnamesi’yle yasal yollarla bir gecede direnenleri teslim almaya çalıştılar. Bir bilinmezlik havası yaratarak yok ettiler.
Türkiye faşizmi 19-22 Aralık Katliamı’nı yapmak için Kıbrıs harekâtından sonraki en büyük operasyonunu yaptı. Bilinmezlikler ve korku ile teslim almaya çalıştılar devrimci tutsakları.
Çatıları delip devrimci tutsaklar üzerine bombalar attılar. Altı kadını diri diri yaktılar. Beyaz fosfor denilen bombalarla kıyafetlere zarar vermeyen ama insan etini yakan maddeler kullanıldılar.
19-22 Aralık Katliamı sırasında Bayrampaşa Hapishanesi’nde diri diri yakılan tutsaklardan biri olan Birsen Kars 6 saniyede 6 kadının DİRİ DİRİ YAKILDIĞINI ve Marksist-Leninist devrimcilerin teslim alınamayacağını tüm dünyaya haykırdı.
Birsen Kars 19-22 Aralık Katliamı’nı anlattığı kitabında şöyle ifade etmiştir:
“Ölümü yangınlarda, düşmanı beynimizde yendik! Devrimci iradeden üstün hiçbir güç yoktur!”
“Faşizm bizi düşüncelerimizle birlikte yok etmek istedi. Bizi diri diri yaktı. Yoldaşlarımız bizi o yangından kurtardı. Yaşıyorsak kendi yoldaşlığımız sayesinde yaşıyoruz. ‘Ömrümüzü veririz’ diye söz verdik kendimize, şimdi bir kısmını vermişiz vücudumuzun. Savaş ve savaşın doğasına uygun işliyor her şey. Savaş bana değil, ben savaşa uyacağım ki savaşla birlikte zafere ulaşabileyim. Benim için tek geçerli gerçek bu.”
19-22 Aralık’ta kendisi de tutsak olan Ayten Öztürk’ü faşizm 6 ay boyunca gizli işkence merkezlerinde işkence yaparak teslim almaya çalıştı. Bedeninde 898 yara açtı.
Ayten Öztürk’e sürekli “kafanın içinde ne var” diyerek işkencelerini sürdürdüler. Seni kimse sormuyor, nerede olduğun bilinmiyor diyerek korku ve bilinmezlikle teslim almaya çalıştılar. Ayten Öztürk düşmana güvenmedi. Kafasında hiçbir tereddüde yer bırakmadı. Hücrede fiziken yalnızdı ancak o hep beyninde şehit abisi, ablası, yengesi ve halkıyla, yoldaşlarıyla birlikte direndi. Yoldaşlarım beni mutlaka bulur güveni ile direndi. Kitaplardan, filmlerden öğrendikleriyle günlük programını kafasında sürdürdü.
İKİ EMPERYALİST PAYLAŞIM SAVAŞININ BİLE 4 VE 6 YIL SÜRDÜĞÜ BİR DÜNYADA ÜLKEMİZDE BÜYÜK ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİ TAM 7 YIL SÜRDÜ
Ülkemizde tam 7 YIL, 25 MEVSİM, 79 AY, 316 HAFTA, 2280 GÜN ARALIKSIZ DİRENİLEREK 122 ŞEHİT verildi. Dünya savaşlarının bile 4-6 yıl sürdüğü dünyada içerisi, dışarısı, genci, yaşlısı, kadını, erkeği ile farklı milliyetlerden direnişçiler ölüm orucu direnişiyle NATO saldırılarını boşa çıkardılar.
Emperyalizm “Devrim programı olan her örgütü, inanan her devrimciyi imha et, hapishanede tut, katlet” diyor.
Amaç teslim almak. İdeolojik tasfiye siyasal teslimiyet ile başlar.
Ama Cephe’yi teslim alamadılar.
Cephe savaşıyor. Cepheli tutsaklar 1984’den bugüne açlık grevleriyle, ölüm oruçlarıyla direniyor.
Emperyalizmin ne hapishaneleri, tecridi, işkenceleri ne de yasal zorbalıkları, listeleri devrimcileri teslim alamayacak!
YENİLMEZLİĞİMİZ HER SÜREÇTE YARATILAN DİRENİŞLERİMİZİN GÜCÜNDEDİR
ŞEHİTLERİMİZ BUGÜN DİRENİŞLERİMİZDE YOL GÖSTERMEYE DEVAM EDİYOR
19-22 ARALIK KATLİAMI’NI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!
19-22 ARALIK SORULACAK HESABIMIZDIR!
BÜYÜK DİRENİŞTEN NOTLAR:
✭Büyük Direniş, 20 Ekim 2000’de DHKP-C, MKP, TİKP davasından tutsaklar tarafından başlatıldı. 19-22 Aralık Katliamı ve F Tiplerine sevklerden sonra birçok siyasi hareket ölüm orucuna başladı. Ancak 28 Mayıs 2002’de DHKP-C ve TKEP/L davasından tutsaklar dışında diğer gruplar ölüm orucunu bıraktı.
✭Direniş süresince her birinde değişik sayıda direnişçinin yer aldığı 13 Ölüm Orucu Ekibi çıkarıldı. Kesintisiz bir biçimde her ekip bir sonrakine devretti direniş bayrağını.
✭Direnişte içeride ve dışarıda 122 kişi şehit düşerken 400’ü aşkın tutsak bu direnişte sakat kaldı.
✭122 şehidin 34’ü dışarıda şehit düştü. İçeriyle dışarının bu kadar bütünleştiği bir başka hapishaneler direnişini tarih yazmadı.
✭Oligarşi 19-22 Aralık Katliamı’nın bir benzerini onu aşkın ölüm orucu direnişçisine ev sahipliği yapan Küçükarmutlu’ya karşı düzenledi. 5 Kasım 2001’deki saldırıda dört kişi katledildi.
✭12 Cepheli tutsak tahliye edildikten sonra direnişi dışarıya taşıyarak dışarıda şehit düştü.
✭122 şehidin 4’ü dışarıda katledilen yoldaşlarının hesabını sormayı amaçlayan feda eylemlerinde şehit düştüler.
✭122 şehidin 48’si kadın şehitlerimizdir. Denilebilir ki bu direniş, kadınların mücadeledeki yeri açısından ülkemizdeki sınıflar mücadelesinde en ileri noktayı oluşturmaktadır.
✭Direniş her yaştan insanı birleştirdi. 19 yaşındaki Özlem Durakcan’la iki çocuk annesi Şenay Hanoğlu, 1 yıllık devrimci Canan Kulaksız’la 25 yıllık devrimci Sevgi Erdoğan, 22 yaşındaki İlker Babacan’la 45’indeki Veli Güneş omuz omuza yer aldılar bu direnişte.
✭122 Şehit içinde Türk, Kürt, Arap, Terekeme, Çerkes, Laz, Çingene milliyetinden direnişçiler vardı.
✭Büyük Direniş’te 10 TAYAD’lı şehit düştü. 8 TAYAD’lı ölüm orucunda şehit düşerken 2 TAYAD’lı da Küçükarmutlu Katliamı’nda katledildi.
✭TAYAD’lılar direniş boyunca hapishanelere ilişkin üç büyük kurultay ve sempozyum gerçekleştirdi. 5 kez Ankara yürüyüşü yaptılar. ‘’Tecride son verilmesi” talebiyle 155 bin imza topladılar.
✭TAYAD’lıların Abdi İpekçi Parkı’nda başlattıkları oturma eylemi direniş içinde bir direnişe dönüştü.
✭16 Eylül 2003’te başlayan eylem 27 Ocak 2007’ye kadar tam 3 yıl, 4 ay, 2 hafta, 1 gün yani 1230 gün sürdü.
✭Devlet, direnişi bitirmek için akla gelebilecek her yola başvurdu. Direniş, bu kuşatma altında, iradesini tam 24 kez alevler içindeki bedenlerle ortaya koydu. 122 şehidin 24’ü bedenini tutuşturup dikildi zulmün karşısına.
✭Büyük Direniş’te Faruk Kadıoğlu gibi direnişinin 17. gününde bedenini tutuşturarak şehit düşenler olduğu gibi Berkan Abatay gibi 589 gün, Feride Harman gibi 512 gün hücre hücre eriyerek ölümsüzleşenler oldu. Bu direnişle tıbbın bugüne kadarki tüm açlık ölçüleri altüst oldu. 122 şehit, dünya halklarının mücadele mirasına katıldılar.