Vedalaşmadan hediyeler bıraktık; sevdamızın, yoldaşlığımızın, ailemizin anısı olsun diye. Gidenin düşlerini büyütmek, kalanların gerçekleştireceği bir umudu taşımak içindi bu vedalar. Giderken bir parça yüreğimizi verdik; sabah serinliğinde güneş doğmadan düştüğümüz yolların hatırasını paylaştık birbirimizle.
Sokak sokak, yokuşlar tırmandık, merdivenlere izimizi bıraktık. Kim daha çok dergi dağıttıysa, adını “devrimci rekabet” dediğimiz tatlı bir telaşla anımsadık. Bin dediler, binmedik; zorla bindirildik. İn dediklerinde inmediğimiz, zorla indirildiğimiz o araçların karanlığını, gözaltı hücrelerinin soğukluğunu birbirimize anlatırken yeniden yaşadık o anları.
Vedalaşmadan sözler verdik. Yolun sonu mapusluksa mektup yazılacak; ölümsüzlükse adımız en gür sesle haykırılacak. Meydanlarda sloganlarımız yankılanacak, cesaretimizle sokaklar çınlatılacak. Giderken “ah” dediğimiz anlar, yaşamak istediğimiz baskınların hayaliyle harmanlandı.
Kuşatmalar altında gözlerimiz öncülerimizin destanlarına parıldadı. Bu veda bir gidiş değil, insanlığa bir dönüş, “ben”den “biz”e geçişti. Yeni doğacak günlerin, kurulacak yeni bir dünyanın temellerini atmaya doğru bir yürüyüştü bu.
Tanışamadığımız, kol kola halaya duramadığımız yoldaşların mezarlarından toprak istedik. Yaşarken aynı gök altındaydık; ölürken aynı kızıl bayrak örtecek üzerimizi. O topraklar, inancımızın ve bağlılığımızın bir nişanıydı.
Bu vedalar, aslında bir varışın başlangıcıydı. İnsanlığın özgürlüğe olan inancı her ayrılıkta yeniden filizlendi. Sokaklar, tırmandığımız yokuşlar, dağıttığımız dergiler; hepsi birer hatıra, birer zaferin işareti oldu.
Belki de en değerli hediye, hatıralarımızın her birinde saklıydı. Vedalar sadece anılar değil, geleceğe yazılan birer manifestoydu. Çünkü biz, insanlığa olan inancımızı, devrime olan adanmışlığımızı asla kaybetmedik.
Her yeni gün bir devrimin doğuşu, her gece bir kahramanın rüyasıydı. Ve biz, bu rüyayı gerçekleştirmek için her nefesimizi adadık. Aynı gök, aynı ideal, aynı kızıl bayrak altında birleşen bu toprak, inancımızın ve umudumuzun sembolüydü.
Bu veda, özgürlük ve adalete olan yolculuğumuzda bir adımdı sadece. Çünkü biliyoruz ki, bu yolculuk her hatırayla, her nefesle bizi özgürlüğe, eşitliğe ve insanca bir dünyaya daha da yaklaştıracak.