Halk Okulu’ndan CHP’ye: Ya Direneceksiniz ya da Böcek Gibi Sürüneceksiniz!

CHP’Lİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NE YÖNELİK SON OPERASYONDA GÖZALTINA ALINANLAR TEK SIRAYA DİZİLDİ,
ELLERİNE PLASTİK KELEPÇELER TAKILDI,
BAŞLARI ÖNE EĞDİRİLDİ,
KAMERALARIN ÖNÜNDE POLİSLERİN ARASINDAN GEÇİRİLDİLER.

YA TÜM AŞAĞILANMALARI KABUL EDİP SÜRÜNGENLER GİBİ YAŞAYACAKSINIZ
YA DA BEDELLERİ GÖZE ALIP DİRENECEKSİNİZ!
HALKIN YASASI DİRENMEKTİR!
BUGÜN YÜRÜRLÜKTE OLAN TEK YASA VARDIR:
DİRENME YASASI!

DİRENMEMEK, ÖDENECEK BEDELİ AZALTMAZ, ARTIRIR!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)’ne yönelik son operasyonda gözaltına alınanlar tek sıraya dizildi, ellerine plastik kelepçeler takıldı, başları öne eğdirildi, kameraların önünde polislerin arasından geçirildiler.
Buna “itibarsızlaştırma” dediler, “hizaya çekme”
dediler. Dedikleri her şey doğruydu.
Neye benziyor bu görüntüler? Daha önce gördük mü? Evet! Aynısını 2009’da “KCK” adı altında yapılan operasyonlarda ve 2015’ten sonra HDP’lilere yaptılar.

Gözaltılar, tek sıra yürütmeler, medya eliyle hedef gös-
termeler.
HDP milletvekilleri, belediye başkanları, yüzlerce yöneticisi gece yarısı baskınlarıyla, kapıları kırılarak, yerlere yatırılarak gözaltına alındı. Ellerinde kelepçeler, başları eğik, “büyük operasyon” manşetleriyle ekranlara taşındı, “terörist” ilan edildi.

Bu süreç, yalnızca HDP’yi tasfiye etmekle kalmadı;

  • Medya eliyle bir linç başlatıldı.
  • Gözaltılardaki aşağılayıcı uygulamalarla (kelepçe, tek sıra yürütme vb.) halkın iradesi itibarsızlaştırıldı.
  • Seçilmişler ve seçimler yok sayılarak, yerine atamalar yapıldı.
  • Halkın “seçme ve seçilme hakları” gasbedildi, seçtiği kişiler itibarsızlaştırıldı.
  • Hukuk, iktidarın elinde çıplak bir silaha dönüştürüldü.
  • Ve daha da önemlisi iktidarın hukuksuzlukları, faşist baskıları bir “gözdağı” ve “ibret tablosu” olarak meşrulaştırdı.

Peki, HDP’liler ne yaptı? “Süreç bozulmasın” diye bu aşağılanmaları kabullendiler. Seslerini çıkarmadılar, direnmediler. Ne bir slogan ne bir protesto ne bir teşhir… Peki, durdu mu saldırılar? Hayır!

Her suskunluk, bir sonraki dalganın önünü açtı. Her geri adım, bir sonraki saldırıya cesaret verdi. Çünkü direnilmediğinde ödenen bedel daha az olmaz, aksine daha da artar.
Şimdi aynı yöntem CHP’ye uygulanıyor.

Belediyeler hedefte. Başkanlar, çalışanlar, bürokrat-
lar tek tek gözaltına alınıyor. Sadece İstanbul’da değil, Adana’da, İzmir’de, Antalya’da…
Hepsinde aynı yöntem: Gözaltı, kelepçe, medya teşhiri, gizli tanık ve itirafçılık dayatmaları.

Fotoğraf aynı; dolaysıyla bu sadece bir gözaltı değil bu bir mesaj, bir hizaya çekme gösterisiydi.
CHP’nin bu saldırılar karşısındaki tavrına geçmeden önce, operasyonların nedenlerine de kısaca değinelim:

NEDEN CHP’YE OPERASYON? NEDEN ŞİMDİ?

Çünkü ABD emperyalizmi AKP ile anlaşmıştır!
ABD emperyalizmi, 2003’ten bu yana AKP iktidarıyla BOP (Büyük Orta Doğu Projesi), GOP (Genişletilmiş Orta Doğu Projesi) çerçevesinde ve tek tek saldırıp iktidarlarını yıkacağı yeni sömürgeleştireceği ülkelerle ilgili birçok anlaşma ve program yapmıştı.
Bu arada kaç tane ABD Başkanı değişti ama Tayyip Erdoğan sabit kaldı. Çünkü ABD emperyalizmi bu anlaşmaları sürdürmek istiyordu.

Erdoğan, BOP’un Eş Başkanı olarak bölgeyi yeniden dizayn etmenin görevini üstlenmiş, Irak’tan Suriye’ye, Libya’dan Azerbaycan’a emperyalist planların taşeronluğuna soyunmuştu.

Öyle ki, Öcalan’a bile rol verilerek bu plana dahil edilmişti.
Bugünden bakınca rolünü layıkıyla yerine getirdiği görülen Öcalan, şöyle diyordu:
“… Özellikle Kürtlerin bölgesel dostluğu, bölgesel gücüne büyük katkı sağlayacaktır. Tarihte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de Kürtlerin bu rolü Orta Doğu’da haklı ve güçlü olmanın temeli olacaktır.
Stratejik bir tehlike olarak görülmekten çıkıp dayanılan temel bir güç haline gelecektir. Bu temelde Balkanlardan Kafkasya’ya ve Orta Asya’ya kadar güçlenmenin yolu açılacaktır.”

Zaten Erdoğan da aynı minvalde konuşarak: ”’Türk, Kürt, Arap’ ittifak yapınca güçlendik, cihana hükmettik!” diyerek bunu onaylamıştı.

İmamoğlu ise “Ülkemizi bölgenin büyük gücü haline getirebiliriz!” diyerek adeta yalvarmış ama ABD “yok” demişti. Zira emperyalizm “dereyi geçerken at değiştirmek” istemiyordu.

Sonuç: ABD, işbirlikçi oligarşik sistemin muhalefetini hizaya getirmek, itibarsızlaştırmak, teslim almak ve susturmak istiyordu…
CHP’ye yönelik operasyonlar, bu planın bir parçasıdır.

AKP’ye rakip ama aynı ittifakların farklı versiyonlarına razı olan bir CHP yaratılmak isteniyor.
Türkiye gibi yeni sömürge ülkelerde siyasal iktidarın muhalefetle ilişkisi, bir uzlaşıdan çok bir tahakküm üzerine kurulmuştur. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devrolan “iç düşman” fobisi, sürekli olarak devrimcileri, muhalifleri hedef almış, bastırmış, yaftalamış ve tasfiye etmeyi meşru görmüştür. Bu, yeni ya da AKP’ye özgü değil,
faşist devletin politikasıdır.
Dolaysıyla CHP özelinde yürütülen operasyonlar da bu politikalardan bağımsız değildir. CHP içindeki dengeleri yeniden düzenleyerek sisteme entegre edilmiş “kontrollü CHP”, halkçı, radikal kesimlerden arındırılmak isteniyor. Ki, aynı zamanda bu operasyon, tüm muhalefete yönelik bir gözdağıdır: Aksi taktirde “HDP gibi olursunuz!” deniyor.
Bu çerçevede CHP’li belediyelere ve yöneticilerine, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden bu yana: “Suç örgütü yöneticisi olmak”, “suç örgütüne üye olmak”, “rüşvet”, “yolsuzluk”, “nitelikli dolandırıcılık”, “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek”, ve “ihaleye fesat karıştırmak” iddialarıyla çok sayıda soruşturma açılıp, operasyon yapıldı.

En son İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu, İBB’ye yönelik beş ayrı operasyonda, 264 kişi gözaltına alındı, bunlardan 121’i tutuklandı ve çok sayıda kişiye de “ev hapsi” kararı verildi… Bu soruşturma ve operasyonlara CHP’li Esenyurt, Beykoz ve Beşiktaş belediyelerine yapılan operasyonlar da eklendiğinde, şimdiye kadar gözaltına alınanların sayısı 328’e ve tutuklananların sayısı da 159’a yükseldi. Operasyonlar kapsamında tutuklanan belediye başkanı sayısı ise 11.

GİZLİ TANIKLAR VE İFTİRACI İTİRAFÇILAR CHP ÜZERİNDEN MEŞRULAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturmalarda, “Meşe”, “Ladin”, “Çınar” ve “İlke” isimleriyle geçen dört “gizli tanık”ın ifadelerine başvuruldu.
Yine İBB’ye yönelik yolsuzluk soruşturmalarında, tutuklanan 114 kişiden 24’ü “etkin pişmanlık” kapsamında ifade verdi ve tahliye edildi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınma sürecini “onur kırıcı” olarak nitelendirdi ve bu tür operasyonların bir “algı operasyonu” olduğunu belirtti.

CHP, operasyonlarla belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasının ardından belediye meclislerinde çoğunluğu AKP ve MHP’nin ele geçirmesini de “siyasi müdahale” olarak değerlendirdi.
Beylikdüzü’nün tutuklu Belediye Başkanı, bir gece yarısı apar topar, Silivri Hapishanesi’nden İzmir’e sürüldü.
Tutuklu Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ise sürgün sevk nedenini “sağlık kontrollerim aksasın, sevdiklerimden uzak kalayım diye yaptılar” şeklinde anlatıyor.
Öte yandan basına yansıdığı kadarıyla, kimi tutukluların kaldıkları hapishanelerden alınıp, bilinmeyen yerlerde tekrar sorguya çekildiği, “tahliye edilme” karşılığında itirafçılığa zorlandığı söyleniyor…

Burada hemen akla şu sorular geliyor:

  • Peki, aynı saldırılar devrimcilere yapılırken neden sesinizi çıkarmıyordunuz?
  • Kaç gizli tanık var, kim bunlar? Bunlar nasıl yaratıldı? Suç ve suçlu ortadaysa tanıklar neden gizli?
  • Tutuklananlardan kaçı itirafçı oldu? Neyin karşılığında, neyi “itiraf” ettiler?
  • CHP bu gizli tanıklara ve iftiracılara karşı ne diyor?
    Sessizlikten başka bir şey mi?
  • Tutuklananların hücrelerinden alınıp, “bilinmeyen” yerlerde sorguya götürüldüğü, itirafçılığa zorlandığı söyleniyor. Kim bunlar, sorgulandıkları yerler nereler? Hangi işkence merkezlerinde sorgulandı?
  • Emniyette, karakolda değil, adliyede değil… Peki, nereye götürülüyorlar? Gizli işkencehanelere mi?
  • Ayten Öztürk kaçırıldığında, 6 ay boyunca gizli işkence merkezlerinde sorgulandığında, bedeninde 898 yara açıldığında, delilsiz ve tanıksız tutuklandığında neredeydiniz? Neden sustunuz?

Son operasyonda, 12 Eylül’ü andıran görüntüler karşısında Özgür Özel; “tepemin tasını attırmayın” diye efeleniyor! Yasal zorbalığın doruğa çıktığı, 11’i belediye başkanı olmak üzere 159 kişinin tutuklandığı, aşağılanmaların hat safhada sürdüğü bu süreçte ‘tepenizin tası’ atmayacaksa, ne zaman atacak? Olan biteni sineye mi çekeceksiniz? “Gizli tanık” ve “itiriafçılık” senaryolarını meşru mu göreceksiniz?

Faşizmin baskısı susarak veya efelik sözlerle savuşturulmaz, direnerek boşa çıkarılır, yenilir. Dün sustuğunuz için, bugün “dalga dalga” operasyon yiyorsunuz.
Aşağılanıyorsunuz! Diz çökmeniz isteniyor…

  • Kelepçe takıldı.
  • Tek sıra dizildiniz.
  • Polislerin arasından aşağılanarak yürütüldünüz.
  • Gizli tanıklar, iftiracı itirafçılar, yasa dışı sorgulamalar, sürgün sevkler…

Devrimcilerin yıllardır bas bas bağırdıkları, direndikleri, uğruna canlarını verdikleri haksızlıkları ve adaletsizlikleri siz de yaşamaya başladınız!

SORU AÇIK; PEKİ, ŞİMDİ NE YAPACAKSINIZ?
Ya korkup, sinecek, suçlamaları kabul edeceksiniz ya da çıkıp neler olup bittiğini tüm ayrıntılarıyla halka anlatacaksınız.

Ya tüm aşağılanmaları kabul edip, sürüngenler gibi yaşayacaksınız ya da bedelleri göze alıp direneceksiniz.

Yoksa suçu birkaç polise atıp, “şov yapıyorlar” diyerek mi geçiştireceksiniz?

Hayır!
Tek Yol Direnmektir!

  • Direnmeyen herkes bu zulme uğrayacaktır.
  • Direnmeyen, başı önde, tek sıra yürütülür.
  • Direnmeyen, teslim olur.
  • Direnmeyen, teşhir edilir.
  • Direnmeyen, yalnız kalır.
  • Direnmeyen, yok olur!

Tüm CHP’lilere, Gözaltına Alınanlara, Adaletsizliğe Uğrayanlara;
ÇAĞRIMIZDIR!

  • Yüzünüzü halka, devrimcilere döneceksiniz.
  • Devrimcilerden öğreneceksiniz.
  • Slogan atacaksınız.
  • İşkenceye direnerek cevap vereceksiniz.
  • Haklıysanız başınızı eğmeyeceksiniz.
  • S, Y, R Tiplerine, sürgün sevklere karşı çıkacaksınız.
  • Açlık grevi, ölüm orucu yapacaksınız…
    DİRENMEYİ ÖĞRENECEKSİNİZ!

Çünkü direniş yoksa saygı da yoktur. Direnmezseniz, sürünürsünüz. Halk sizi lanetler!

DİRENME HAKKI: BÜTÜN HAKLARIN ANASIDIR!

Devrimciler 12 Eylül hapishanelerinde, F Tiplerine, S, Y, R Tipi imha merkezlerine; 1984 Ölüm Oruçlarından bugüne direndiler, direniyorlar.
Ulucanlar’dan F Tipi’ne…Sürgün sevklerden işkencehanelere…
Sesiniz çıkmadı.
Şimdi başınıza geldiğinde, “hukuk” diyorsunuz. Ama direnmezseniz hukuk da, hak da olmaz!
Direnmeyenler ve direnme cüretini gösteremeyenler yozlaştıkça devrimcilere ve direnenlere düşmanlaşır.
Devrimciler: “Direnmek bir haktır” dediler ve bu hakkı kanlarıyla, canlarıyla kabul ettirdiler.
Şimdi siz de aynı noktaya geldiniz: Direnmenin zorunluluğunu öğreneceksiniz!
Ya bu hakkı kullanacaksınız ya da sistemin çarkları arasında böcek gibi ezilecek, faşizmin aşağılamalarını kabul edeceksiniz.
Direnme hakkı, bütün hakların anasıdır!
Kazandığımız her hak, bu ana haktan doğmuştur.
Direnme hakkı yok edilirse, Halklar çaresizliğe, umutsuzluğa, teslimiyete mahkûm edilir.
Unutmayın: Direnme hakkı kanunlarla verilmez.

Kanunlar bu hakkı tanır ya da tanımaz. Ama bu hak vardır. Doğadandır. Fıtrattır. Etkiye tepki, baskıya karşı isyandır.
HALKIN YASASI DİRENMEKTİR!
Bugün yürürlükte olan tek yasa vardır: Direnme yasası!
Bu yasa yok edilirse, halk çaresizliğe, umutsuzluğa, teslimiyete mahkûm edilir.
Ama DİRENME HAKKINI KULLANANLAR, SAVAŞI DAHA EN BAŞTAN KAZANMIŞ DEMEKTİR!
KARAR SİZİN;

YA DİRENECEKSİNİZ YA DA BÖCEK GİBİ SÜRÜNECEKSİNİZ!

Halk Okulu Dergisi, Sayı: 293

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar