Ellisekizinci gün… Bir elinde ekmeği, bir elinde onuru. Barış Aras, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin önünde sessiz ama haykıran bir direniş sergiliyor. Bu direniş, sadece bir iş mücadelesi değil, ekmeğin, emeğin ve insanlık onurunun yeniden hatırlanması için verilen bir kavga.
Barış’ın adı tesadüf değil; onun bu sessiz çığlığı adalet ve barışın yan yana durması gerektiğini gösteriyor. İşini kaybetmiş bir insan, sadece geçimini sağlayacak bir ücretin değil, yıllarını verdiği emeğinin saygısını da talep ediyor. Çünkü ekmek, sadece bir besin maddesi değildir; alın terinin en somut hâlidir. Bir insanın ekmeğini kaybetmesi, hayata tutunduğu dalın kırılması gibidir.
Barış’ın mücadelesi, günümüz dünyasında emeğin nasıl değersizleştirildiğini gözler önüne seriyor. İnsanlar, makineler kadar sessiz, kağıtlar kadar soğuk bir sistemin içinde eziliyor. Oysaki, emeğin kutsallığı binlerce yıllık bir gerçeği barındırır: İnsan, ürettikçe insandır. Ancak Barış gibi nice emekçi, bu temel gerçeği hatırlatmak için mücadele etmek zorunda kalıyor.
Ellisekizinci günde ellerinde ekmeğiyle dikilen bir insanı anlamak için, kendi ekmeğimizi nasıl kazandığımızı sorgulamalıyız. Ekmek, sadece mideyi doyurmaz; bir hayatı şekillendirir. Barış’ın direnişi, bize bu hayatın ne kadar kolay parçalanabildiğini gösteriyor.
Felsefi olarak bakıldığında, Barış’ın direnişi, bir insanın kendi varlığını yeniden tanımlama çabasıdır. Onun bu mücadelesi, “Ben buradayım ve yok sayılmayı reddediyorum!” demenin en sade, en samimi hâlidir. Bir şairin dediği gibi:
“Ekmek kutsaldır, çünkü aç bir çocuğun yüzüdür.”
Adalet, bu mücadelede yalnızca hukuki bir kavram değildir. Adalet, insanın insana verdiği değeri, emeğe duyduğu saygıyı, hayatı paylaşma ahlakını içerir. Barış Aras, kendi adaletini ararken, hepimize insanlık sınavı verdiriyor. Onun mücadelesine sessiz kalmak, yalnızca bir insanı değil, bu değerleri de kaybetmek anlamına gelir.
Barış’ın ekmeği, bizim ekmeğimizdir. Çünkü onun emeği, bizim insanlığımızdır. Bu yüzden Barış’ın yanında durmak, sadece bir insana sahip çıkmak değil, adaleti ve onuru yeniden inşa etmektir.
Unutmayalım ki, bir elin ekmek tutması, insan olmanın en saf işaretidir. Ve o ekmek yere düşerse, kaybeden yalnızca Barış değil, hepimiz oluruz.