NEDEN BÖLÜNMÜŞLER PEKİ? KENDİ REFORMİZMLERİNE KENDİLERİ BİLE TAHAMMÜL EDEMEMİŞ! ONLAR İKİYÜZLÜDÜR! ONLAR HIRSIZDIR!
HALKIMIZIN DEVRİM İNANCINI ÇALMAYA TEŞEBBÜS ETTİLER, SUÇLUDURLAR!
TİP’ten ayrılan bir grup açıklama yaparak TİP’ten ayrıldıklarını ilan etti.
İyi de neden?
Hani TİP, seçimlerde büyük başarılar elde ediyordu!
Hani TİP halkımızın tüm sorunlarını çözecekti.
Ülkemizde, halkı temsil eden muhalefet açığı vardı, TİP bu açığı dolduran partiydi, bunun için 1 milyon oy alıyordu, 50 bin üye yapmıştı.
Reklamlarda her şey böyle mutlu mesut gösterilirken TİP’e ne oldu da bölündüler?
TİP’ten ayrılan TİP’liler diyorlar ki; işler öyle reklamlarda gösterildiği gibi değildi, yolunda giden bir şey yoktu. Tersine TİP düzenin bataklığına her gün daha fazla batıyordu!
Öncelikle arkadaşlara hatırlatalım: Parlamentoculuk düzenin bataklığıdır. Siz ise hep bu bataklıkta bitkisel hayat yaşadınız zaten. Bunu ta 1960’ların sonlarında Mahir size söylemişti. Mahir, Revizyonizminizin bataklıktan çıkardığı keskin koku için iki bölümlük yazı yazdı.
Siz o bataklıktan çıkın istedi ama siz o bataklıkta kalmaya devam ettiniz, ısrar ettiniz.
O zaman revizyonizmin keskin kokusu geliyordu bu bataklıktan, bugün daha da çürüdü bataklık, daha keskin kokular geliyor artık.
TİP’ten ayrılan TİP’liler diyorlar ki;
– Türkiye İşçi Partisi, devrimci siyasal hattan uzaklaşmıştır.
– Parti merkezi, statükocu bir zihniyeti partide hâkim kılmıştır.
– İnsanların “komünist kadro” niteliği kazanmasını sağlayacak adımlar bilinçli olarak hayata geçirilmemiştir. TİP’e üyelik başvurusu yapan binlerce kişinin sosyalist dünya görüşü ve devrimci örgüt kültürü edinmesi engellenmiş; kariyerist eğilimler, bireysel performanslar, küçük burjuva elitizmi ve sağ siyasal sapmalar parti içinde vücut bulmuştur.
– Üyeler, ideolojik ve siyasal olarak sınıf bilincine sahip değildir.
– TİP merkezi, ideolojik mücadele ve sosyalist devrimci ilkeler yerine kolay yoldan büyüme arayışına girmiştir.
– İşçi sınıfına dönük bütünlüklü stratejik hat kurulamamıştır.
– Kürt siyasetiyle kurulan ilişki pragmatizme kurban edilmiştir.
– Kadın mücadelesi kota doldurmakla geçiştirilmiştir.
Gerçekte TİP bu değerlendirmeyi de hak etmiyor. Bu eleştirileri yapmak için; TİP’in önceleri devrimci çizgide olduğunun varsayılması gerekir. Bu YANLIŞ.
Parti merkezinin geçmişte statükocu olmadığını varsaymak gerekir. YANLIŞ.
TİP’in önceleri kadrolarını komünistleştirme derdi olduğunu varsaymak gerekir. YANLIŞ.
TİP’in işçi sınıfı partisi olma iddiası olduğunu düşünmek gerekir. YANLIŞ.
TİP’in sosyalist bir parti olduğunu varsaymak gerekir. YANLIŞ.
TİP’in Kürt sorununun çözümü için mücadele ettiğini varsaymak gerekir. YANLIŞ.
TİP’in kadın sorununun çözümü için politikası olduğunu varsaymak gerekir. Bu da YANLIŞ.
TİP bataklıktan keskin revizyonizm kokuları salan reformist bir partiydi zaten. TİP’in varlık nedeni devrimin devrimciliğin bitirilmesi olmuştur. Düzenin ihtiyaçları çerçevesinde varlığına izin verilen, varlığı desteklenen bir partidir. Düzen, halkın düzenden memnuniyetsizliğinin farkındadır. Halkın memnuniyetsizliği düzeni tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
TİP, bu memnuniyetsizliğin devrim kanalına akmasını önlemek için emperyalizmin, faşizmin şişirdiği bir parti olmuştur. Neden TİP’i şişirdiler, oylarını arttırdılar, düzen kanallarında reklamları yapılmaya başlandı? Neden, devrimciler her gün gözaltına alınıp işkencelerden geçirilirken, kurumları talan edilip, kırılıp dökülürken TİP düzenin her türlü olanağıyla reklamı yapılan bir parti oldu?
Bunun nedeni; TİP’in sol, sosyalist görünümlü burjuva partisi olması ile açıklanabilir.
Reformist partilerin hepsi özünde aynıdır. Düzenin partisidir onlar. Düzenin devrim önüne diktiği barikatlardır. Halkın devrim saflarına akmasını engellemek için konulmuş barikattır onlar.
Düzen, devrim tehdidini gördüğünde, onlarla halkı düzen içinde tutmaya çalışır. Devrimci olacaksanız, TİP’e gidin der. Ama bunu diyebilmesi için de TİP’in şişirilmesi, cazip hale getirilmesi, reklamının iyi yapılması gerekir. TİP oylarını 1 milyona çıkardı dedikleri olay budur.
Ve TİP yönetimi bunu çok iyi bildiği için düzeni kızdıracak bir politika yapmaması gerektiğini de bilir.
Bunu bu partiden ayrılan TİP’liler bilmiyorlar mı acaba?
O televizyon kanallarının TİP reklamı yapmasını neye bağlıyorlar acaba? Faşizmin TİP’e hiç dokunmamasını neye bağlıyorlar acaba?
Çok iyi çalıştıkları için, çok doğru bir çizgide hareket ettikleri için bu kanalları kendilerinin açtıklarını düşünmüyorlardır herhalde? Gerçekten ne bekliyordunuz parlamentarist, reformist, düzen solcusu TİP’ten?
Devrim mücadelesine önderlik etmesini mi bekliyordunuz? Devrimci kadrolar yetiştirmesini mi bekliyordunuz? İşçi sınıfını örgütlemesini, kadrolarına sınıf bilinci vermesini mi bekliyordunuz?
Bu kadar hayattan kopuk olabilir misiniz?
TİP’İN NE OLDUĞUNU MAHİR 1960’LARIN SONLARINDA SÖYLEDİ!
MAHİR LANETLEDİ TİP’İ!, BU TARİHSEL LANET YAPIŞTI ÜZERLERİNE.
Türkiye devriminin önderi Mahir Çayan, Türkiye devriminin yolunu çizerken TİP reformizmini mahkûm etti. TİP, daha ilk kurulduğu dönemden itibaren reformist bir parti olarak kuruldu. Mahir, TİP’in işçi sınıfının değil, burjuvazinin partisi olduğunu o zaman anlattı. Devrimci değil, düzen partisi olduğunu, parlamentarizmin bataklığında, pasifist bir parti olduğunu anlattı. Buna karşı ideolojik mücadele yürüttü.
TİP’in önderleri işçi sınıfının önünde Mahir’in eleştirisi karşısında alanı terk edip kaçarak kurtulmaya çalıştılar. Mahir Çayan, “Revizyonizmin Keskin Kokusu” başlıklı makalelerinde TİP’i, TİP’in düzen parlamentosuna girerek devrim yapacakları iddiasını mahkûm eder.
Mahir’in kullandığı araç Marksist-Leninist ideolojidir. TİP’in, sınıf mücadelesini düzenle uzlaştırmaya çalışan, sınıf mücadelesini düzen sınırları içinde tutmaya çalışan, işçi sınıfının değil, burjuvazinin partisi olduğunu gösterir Mahir. Ve der ki; “Kısaca özetlersek, anti-sosyalist güçlerin, kılık değiştirip devrimci saflara sızarak bilimsel sosyalist teoride sabotajlar yapmasına literatürde ‘oportünizm’ denir. Oportünizm bukalemun gibidir. Amacı için girmeyeceği kılık, yapmayacağı şey yoktur.”
İşte “mala bağlayan” Sera Kadıgil, bu bukalemunun girdiği kılıklardan biriydi.
Ne diyordu Sera Kadıgil? “Kimse Beni Aramasın. Bir Gün Evimde Olayım Ben Hani. Netflix Bakıyım. Mala Bağlayayım.” Evet Sera, önce mala bağla, sonra çık işçilere “Ben sizin TBMM’deki temsilcinizim” de. “Bana oy verin, gidip evimde oturup mala bağlayayım!” de.
Evet böyle diyordu TİP milletvekili Sera Kadıgil. Böyle demek için TİP’in milletvekili yapılmıştı zaten. Bu, TİP ile oluşturulmak istenen solcu tipolojisiydi. Solcu sosyalist olacaksanız Sera gibi olun deniyordu. Eskiden işkencehanede işkenceciler “Devrimci olacaksanız, ÖDP gibi devrimci olun” derdi. Şimdi Sera gibi olun, hem solcu sosyalist olun, hem milletvekili olup rahat yaşayın, hapishane yüzü görmeyen, işkence yüzü görmeyen, polis kurşunlarına hedef olmayan, bir eli yağda, bir eli balda sosyalistlik yapın diyor.
Tabii, böyle sosyalistler olmak için devrim iddianızın olmaması gerekir. İşçi sınıfıyla, halkla ilişkinizin olmaması gerekir. Halkın sorunlarını, tıpkı diğer düzen partileri için halkı aldatarak oylarını almak için dilinize dolayabilirsiniz, ama asla çözüm üretmek için, halkı örgütlemeyi ve devrim yapmayı aklınızdan bile geçirmeyeceksiniz.
Bu solcu tipi, emperyalizmin, faşizmin oluşturmaya çalıştığı solcu tipidir. Bu solcu tipi, lümpendir, mavracıdır. Beyindeki çürümenin dile vurumudur lümpenlikleri, mavracılıkları.
TİP milletvekili Sera Kadıgil, Armağan Çağlayan’la yaptığı röportajında söylüyordu bunları. Bu röportajla halka bir örnek gösteriliyordu: Sera Kadıgil. Popüler bir örnekti. Popüler yapılmaya çalışılıyordu. Sera Kadıgil röportajında, argo konuşan, tembellik isteyen, dünya ile ilgilenmeyen, duyarsız, tepkisiz bir kişi olmayı istediğini söylüyordu. “Kimse beni aramasın. Bir gün evimde olayım ben hani. Netflix bakıyım. Mala bağlayayım.” diyordu.
Armağan Çağlayan, TBMM sıralarında çok yorulduğunu söyleyen Sera Kadıgil’e soruyordu; “Siz nasıl sakinleşiyorsunuz? … Yani gidip Netflix mi seyrediyorsunuz? Disney Plus mı seyrediyorsunuz? … Çünkü o toksik ortamdan sonra bir de arınma seansı lazım?”
Sera Kadıgil cevap veriyor: “Onu çok yapamamak, bence beni en bitiren şeylerden biri oldu, …bilmiyorum ama şeye çok ihtiyacım oluyor. Hiçbir şey yapmadan oturmak. Haaa bir gün kimse beni aramasın. Bir gün evimde olayım ben hani. Netflix bakıyım. Mala bağlayayım.”
Bu ifadenin işçi sınıfıyla ne ilgisi var? İşçi sınıfının yaşamıyla, sorunlarıyla ne ilgisi var? Hepimizi mal gibi oturup Netflix izlemeye çağırıyordu Sera. Mal gibi sorunlarımıza duyarsız, çözümsüz, mücadele etmeden oturan insanlar olmaya çağırıyordu Sera.
Bu düzenin yaşattığı zorluklarla, açlıkla ne alakası var bu sözlerin? İnsanlar tek bir işte çalışarak geçinemiyorlar. Bir ailede bir kişinin çalışması aileyi geçindirmek bir yana, kira parasına ancak yetiyor. Böyle bir ülkede işçi sınıfını temsil ettiğini söyleyen TİP’in öne çıkardığı yüzü bu cümleleri kuruyordu.
Bugün ayrılık ilan eden TİP’liler o zaman bunları nerede, nasıl tartıştılar? Emperyalizmin, faşizmin açtığı olanaklar içinde solculuk oynamak tatlı geldi. Solculukları gibi bugünkü TİP eleştirileri de samimiyetsizdir. Gerçekten TİP eleştirisi yapacak olan, TİP’in kökeninden eleştirmeye başlar. Bunun için reformist parlamentarist çizginin eleştirisinden başlayın. Ama o zaman da TİP’li olamazsınız değil mi? TİP’ten ayrılıp bir başka TİP kurmak, bir işe yaramazdan iki işe yaramaz çıkarmaya çalışmak oluyor.
Sera Kadıgil örneğinde, halkı apolitikleştirirken itiraz etmeliydiniz. TİP’in bu çizgisini mahkûm etmeliydiniz. Şöyle demiştik: ‘Mala bağlamak’ kelimesi “Mal”lıktan geliyor. Mal gibi bir solculuk isteniyor yani. Mal; inek, öküz, manda gibi büyükbaş hayvanların tümüne verilen ortak addır. Mala bağlamak ile anlatılan da bu hayvanlara yakıştırılan düşünmeyen, olaylara tepkisizliktir. “Mala bağlamak” şöyle tanımlanıyor; “İnsanın olaylara tepkisiz kalması veya verdiği tepkinin saçma salak olmasıdır. Saatlerce, öküz öküz bir noktaya bakar kişi, baktığını görmez, gördüğünü anlamaz…”
12 Eylül faşizmine solun eleştirilerinden biri de toplumu ve özellikle de gençliği apolitikleştirmektir. 12 Eylül faşizminin yaratmak istediği apolitik gençlik ve toplum tipi tam da burada ifade edilen tiptir. Bunu, ÖDP’si, EMEP’i, TİP’i ile tüm düzen solu gerçekleştiriyor.
Bunlara bu nedenle 12 Eylül solcuları da diyebiliriz. 12 Eylül faşizminin ortaya çıkardığı düzene teslim olmuş solcu tipleridir bunlar. Bu solcu tipini zamanında ÖDP’liler “tembellik hakkı istiyoruz” sözleriyle ifade etmişlerdi.
O zaman TİP’lilere 12 Eylül solcuları demiştik. Bugün NATO solcuları diyoruz. Çünkü 12 Eylül cuntasının, NATO’nun politikalarını hayata geçirmek için çalışıyorlar. İşte TİP denilen örgütün misyonu da budur. TİP’in tüm politikası, programı, çalışmaları, halkı, gençliği apolitikleştirme, devrim hedefinden uzaklaştırma çerçevesindedir. Emperyalizm yok, faşizm yok. Emperyalizme, faşizme karşı mücadele yok. Devrim yok. Sömürü zulüm düzenine kin, öfke yok. Savaş yok. Sınıf mücadelesi yok. Ne diyor TİP, gelin bize oy verin. Sonra, sonra mal gibi oturun, Netflix izleyin.
TİP’in oluşturmaya çalıştığı solcu tipini o dönem kullandıkları seçim klibi çarpıcı şekilde gösteriyordu: Şarkıda, solculuk adına bir şey yoktu. Sanki bir arabesk şarkı sözleri gibi “Tanrım adaletin bu kadar mı?” deniyordu. Şarkıda sistemi sorgulayan bir şey yok. Halkın iktidarı adına bir şey yok. Halkın sorunlarının çözümü adına sol, sosyalist bir görüş yok. Lümpenlik, neye nasıl olduğu belirsizleştirilmiş, bir karşıtlık vardı. Beşiktaş’ın “Çarşı Her Şeye Karşı” sloganının başka bir kopyası gibi apolitik. TİP’in klibinde adaletsizliğin kaynağı yoktu. Özellikle seçilmiş “tanrı”lı bir ifade var. Emperyalizm yok, faşizm yoktu. Allah’a isyan eden arabesk kültürüne TİP’ten katkı olarak bir klip yapılmıştı. Klipte mücadele yok, umut yoktu. “Dünya halini de anlar bir üzülürüm ama vallahi billahi kin tutmam” deniyordu şarkıda. Kin tutma, mücadele etme, savaşma! Üzülen ama kin tutmayan, savaşmayan ideoloji TİP’in ideolojisidir. Bu ideolojinin adı; pasifist, uzlaşmacı, teslimiyetçi ideolojidir.
TİP’İN KADRO ANLAYIŞININ ÇARPICI DİĞER ÖRNEĞİ: GÖKHAN ZAN
TİP son yerel seçimlerde Hatay Belediye Başkan Adayı’nı açıkladı: Gökhan Zan. Futbolcu. Beşiktaş’ta oynamış, Galatasaray’da oynamış. Daha ne olsun? Hemen TİP’ten belediye başkanı adayı olsun dediler, aday yaptılar.
Geçmişi sadece futbolculuktan ibaret değil. Örneğin Mart 2023’te İYİ Parti’ye katılmış. Aralık 2023’te İYİ Parti’den ayrılmış. Şubat 2024’te TİP’in Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapıldı.
İYİ Parti’den TİP’e, ırkçı faşist ideolojiyi savunan bir partiden, kendini sosyalist diye tanımlayan bir partiye sıçrayan biri Gökhan Zan. Bu, TİP’e uygun görünmüştü. İYİ Parti’nin görüşlerine de, TİP’in görüşlerine de uyum sağlayan bir kişi bir TİP taraftarı değil, Hatay Belediye Başkan adayı idi.
İşte TİP’in kadro anlayışının, halka sunduğu solcu tipinin diğer örneği budur.
Sonrası da var. Gökhan Zan’ın para ve iş garantisi alarak AKP ile seçimlerden çekilmeme anlaşması yaptığı, ses kayıtlarıyla ortaya çıktı. Öyle ki TİP’in popüler isimlerle partiyi doldurarak oy toplamaya çalışması Twitter’ın diline bile düştü.
Barış Akay, İrfan Değirmenci, Mehmet Aslantuğ, Serhat Özcan, Cezmi Baskın, Can Atalay… ve daha başkaları. TİP için popüler olmak yeterli. TİP’in kadro politikası popülizm.
TİP KENDİNİ İNKÂRDIR!
TİP’İN SAFI DEVRİMİN DEĞİL, İŞÇİ SINIFININ DEĞİL; DÜZENİN, BURJUVAZİNİN SAFIDIR.
Türkiye İşçi Partisi’nin işçi sınıfı ile alakası, ismindeki işçi kelimesinden ibarettir. Başka bir ilgisi, ilişkisi yok.
TİP’in ideolojisi, politikası kendini inkârdır.
TİP’ten ayrılan TİP’liler ‘Kılavuz’ isimli sitede yayımlanan ‘Türkiye Sol/Sosyalist Kamuoyuna’ başlıklı açıklamada,
“Parti merkezinin, devrimcileri kapsamak yerine onları tasfiye etmeye yönelik tercihi sonucunda, TİP’in kuruluşundan bu yana partiyi büyüten veya süreç içerisinde sosyalist mücadeleye TİP aracılığıyla katılmış yüzlerce üye, partiden ayrılma ve mücadeleyi yeni bir yol açarak sürdürme kararı almıştır. Bizler bu deklarasyonda temsili düzeyde imzası bulunan isimler ve yüzlerce yoldaşımız, TİP başta olmak üzere, sosyalist siyasetin devrimci özünden arındırılmaya çalışıldığı ve düzen siyasetinin sınırlarına hapsedilmek istendiği bu dönemde, sosyalist devrim mücadelesini aşağıda belirttiğimiz ilkeler doğrultusunda yeniden filizlendirecek bir mücadeleye ülkemizdeki tüm devrimcileri çağırıyoruz” denildi.
İşte TİP’in emperyalizm eliyle ülkemizde sadece devrimcileri değil, sadece dilde de olsa, işçi sınıfı diyen, sosyalizm diyen reformist solcuları da tasfiye projesi olarak örgütlendiğinin ispatıdır bu.
TİP’in düzen eliyle şişirilmesinin altında yatan neden budur. Yıllardır ülkemizde devrimci mücadelenin reformizm, oportünizm ve Kürt milliyetçiliği eliyle tasfiye edildiğini anlatıyoruz.
Tasfiye ideolojide yaşanmaktadır. Devrimci ideolojinin yerine burjuva ideolojinin sol görünümlü hali yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Anti–emperyalizm, anti–faşizm devrimci ideolojinin temelleri, ilkeleridir. Bunlar tasfiye edilmiş, NATO solculuğu yerleştirilmeye başlanmıştır. NATO solcuları emperyalizmin askeri durumuna gelmiş, emperyalizmin askeri üssü haline gelen topraklarda “devrim” olduğunu iddia edecek kadar aymazlaşmışlardır.
Tasfiye politikada yaşanmıştır. İşçi sınıfı ve halk yerine eş cinsellik, kadın cinayetleri, hayvan hakları, çevrecilik konulmuştur. Devrim stratejisinde tasfiye yaşanmıştır. Silahlı mücadele, halk savaşı, illegal mücadele tasfiye edilerek yerine parlamentarizm yerleştirilmiştir.
Mücadele yöntem ve araçlarında tasfiye yaşanmıştır. Radikal hak alma mücadelesinin, direnişlerin yerine, teslimiyet, uzlaşmacılık, tasfiyecilik yerleştirilmiş. TBMM’de, sendika binasında basın açıklaması solculuğu yerleştirilmiştir. İttifak anlayışlarında tasfiye yaşanmıştır.
Reformizmin birlikte hareket ettiği kesimler, artık düzenin en katil elleri olmaya başlamış, Süleyman Soylu sendikalarla el ele devrimcilere karşı birleşmiş, faşist MHP ile halka ve devrime karşı el sıkışılır hale gelmiştir. İşte bu tasfiyeciliğin geldiği noktayı gösteriyor TİP, artık reformizm de tasfiye ediliyor.
BİR DEVRİMİN EN TEMEL AYRIMI ŞU; DOSTLARIMIZ KİMDİR? DÜŞMANLARIMIZ KİMDİR? İŞTE TİP DOST DEĞİLDİR ÇÜNKÜ VARLIKLARI BİZİM YOK OLMAMIZ ÜZERİNE KURULUDUR.
TİP’in yöneticileri… Erkan Baş, Sera Kadıgil, Ahmet Şık, Barış Atay. İşte bu dörtlü, ülkemizde devrimin tasfiye edilmesi misyonunu, halkın düzen içinde tutulması devrime yönelmemesi misyonunu, halkın yozlaştırılması, devrimin ve devrimciliğin yozlaştırılması misyonunu taşıyorlar.
Bunlar inançsızlık ekiyorlar Anadolu topraklarında gittikleri her yere. “İnançsızlık zamanı”diyorlar. Devrim inancına saldırıyorlar. Devrimci değerlere saldırıyorlar. Burjuvazinin lümpen dilini devrim saflarında yaymaya çalışıyorlar. Sınıf mücadelesini tasfiye ediyorlar.
Bunlar NATO solculuğunu geliştiriyorlar. Devrimciliği tasfiye ederek yerine sahte devrimciliği geçiriyorlar. TİP’in solculuğu parlamento kürsülerinden AKP eleştirisi yapmaktan ibaret.
Herkes biliyor ki bununla bir sistem değiştirilemez. Herkes biliyor ki parlamento kürsülerinden ibaret bir muhalefetin iktidarı etkileyecek bir yanı yoktur. Özellikle de baskının yoğun olduğu böylesi dönemlerde ancak halkın sokaklarda yürüttüğü muhalefet, halkın sokaklarda dişe diş mücadelesi iktidarı zorlayabilir, halkın lehine hak ve özgürlüklerin kazanılmasını sağlayabilir.
İşte, ne geçmişteki TİP’in ama özellikle de günümüzdeki TİP’in böyle bir mücadele ile bir ilgisi yoktur. Onlar ancak faşizme, baskı ve sömürüye karşı halkın mücadelesini sabote ederler. Onların tüm pratikleri, popüler isimlerle seçimler için adaylar oluşturmak, popüler isimlerle oy toplamak, sayısal bir çokluk oluşturmaktan ibarettir. Fakat tüm düzen partilerinin düştüğü durum aynıdır, bu ancak emperyalizmin, faşizmin ihtiyaç duyduğu kadar bir gelişmedir. Onların ihtiyaçları çerçevesinde sınırladıkları, gerektiğinde tasfiye ettikleri bir gelişimdir.
Bakılsın Yunanistan’daki Syriza örneğine; emperyalizm, Syriza isimli sol görünümlü bir parti oluşturarak sistemin krizini bu parti aracılığıyla rahatlattı. Sistemin ihtiyaç duyduğu tüm ekonomik, siyasal, sosyal politikaları Syriza’ya yaptırdı. Sürecin sonunda, sistem rahatlarken sistemin sömürü ve zulüm politikalarının sorumlusu da sol görünümlü Syriza oldu.
Hem sistem kendi krizini rahatlattı hem de Syriza nezdinde sol halkın gözünde yıpratılmış oldu.
İşte TİP’in şişirilmesinin nedeni de benzer bir politikadır. Türkiye’de TİP gibi partilerin iktidar yapılmasının koşulları yoktur, benzerlik bu çerçevede değil, benzerlik sol görünümlü partilerin sistemin krizini atlatmada üstlendikleri misyondadır. Bu ne demektir?
Devrim düzen saflaşmasında en temel nokta, devrim saflarını kimin temsil ettiğidir. Devrimlerin ittifakları vardır. İşçi sınıfı önderliğinde gelişecek devrimlerin ittifakı bu düzenden rahatsız olan, bu düzene karşı mücadele eden diğer halk sınıf ve tabakalarıdır. Bunlar köylülük ve küçük burjuvazidir. Orta burjuvazinin düzenle çelişkileri derin olan alt kesimidir.
TİP işçi sınıfını temsil etmediği gibi devrimde çıkarı olan sınıfların herhangi bir kesiminin temsilcisi olarak da politika yapmıyor. Devrim lehine çalışmıyor, tersine varlığı devrimin yok edilmesi üzerine kurulu bir partidir. Devrimci çizgiyi yok etmek, Marksist-Leninist ideolojiyi yok etmek için çalışan bir partidir. Devrimci değildir. Dost da değildir. Diğer düzen partileri gibi devrimin karşısındadır.
Sonuç olarak;
1- TİP; sistemin ihtiyaçları çerçevesinde şişirip halkın düzene öfkesini düzen sınırları içinde tutmak için devrime karşı kullandığı bir partidir. Devrimci değildir. Halktan yana değildir. Düzen partisidir, burjuvazinin partisidir.
2- TİP’in halkla, işçi sınıfı ile ilgisi yoktur. Sınıf mücadelesini geliştirmek için değil, sınıf mücadelesini engellemek için örgütlenmiş bir partidir.
3- TİP bugün revizyonist, reformist olmadı, TİP dün de revizyonistti, reformistti. Düzenin bataklığından keskin revizyonizm kokuları çıkaran bir partiydi, Mahir devrimci çizgiyi bu revizyonizmi mahkûm edip o bataklığın dibine sokarak geliştirmiştir.
4- TİP devrimin önderi Mahir Çayan tarafından lanetlenmiştir, üzerlerinde bu lanet varken revizyonizmi bu topraklarda geliştiremeyecek, topraklarımızı zehirleyemeyecek.
5- TİP tipi solculuk, Sera örneğindeki gibi mala bağlayan solculuktur. Mücadeleci değil, devrimci değil, işkencecilerin işkencehanelerde devrimcilere örnek göstereceği tipten solculuktur.
6- TİP halk saflarında, işçi sınıfının ve halkın temsilcisi değil, düzenin, NATO’nun, emperyalizmin, burjuvazinin temsilcisi olarak parlamentoda var olan bir partidir. Bizim saflarımızda değil, varlık nedeni devrimin yok edilmesi, devrimci hareketin yok edilmesi üzerine kurulu bir partidir.
7- Devrimimiz TİP solculuğunu mahkûm ederek, bataklığın dibine gömerek gelişmeye devam edecektir. TİP, topraklarımızda revizyonizmin, reformizmin en pespaye halini yeşertmeyi başaramayacaktır. İşte bu bölünme de bunun göstergesidir.
TİP gibi bir bataklık partisinin içinden bile kendini devrimci değerleri, ideolojiyi savunmak zorunda hisseden birileri çıkıyor çünkü halkın karşısına başka türlü çıkma şansları yoktur. Biz bu topraklarda devrime önderlik etmeye devam ettiğimiz sürece de bataklık solcularının başlarını kaldırmalarına izin vermeyeceğiz.
Halk Okulu, Sayı: 272