KÜRT SORUNUNUN TEK BİR ÇÖZÜMÜ VAR, HALK KURTULUŞ SAVAŞIYLA ULAŞILACAK HALK İKTİDARIDIR! YANİ DEVRİMDİR!

KÜRT SORUNUNU FAŞİST BAHÇELİ DE ÇÖZMEZ!
AB, ABD ÇÖZER DEDİNİZ, ÇÖZMEDİLER!
ÖZAL ÇÖZER, GENELKURMAY ÇÖZER DEDİNİZ, ÇÖZMEDİLER!
SABANCI ÇÖZECEKTİ DEDİNİZ, TÜSİAD ÇÖZER DEDİNİZ, ÇÖZMEDİLER!
AKP, TAYYİP ERDOĞAN ÇÖZER DEDİNİZ, ÇÖZMEDİLER!
MİLLİYETÇİLİK ÇÖZÜMSÜZLÜKTÜR!
KÜRT SORUNUNUN TEK BİR ÇÖZÜMÜ VAR, HALK KURTULUŞ SAVAŞIYLA ULAŞILACAK HALK İKTİDARIDIR!
YANİ DEVRİMDİR!

Kürt Milliyetçilerinin Kürt sorununun çözümü için başvurmadığı yer, sarılmadığı yalan kalmadı. Son “çözüm adresleri”, faşist MHP’nin başı Devlet Bahçeli oldu. Öyle ki Bahçeli’ye övgü yarışına girdiler. Peki ne dedi Bahçeli de bu kadar Kürt Milliyetçisinin övgüsünü aldı?

Kürt Sorununun varlığını mı kabul etti?

Hayır, böyle bir açıklaması yok Bahçeli’nin. MHP ve Bahçeli “Kürt yok, Kürt sorunu yok, terör sorunu var” söylemini değiştirmiş değil.

Devlet Bahçeli, çağrı yaptı: “… Terörist başı için içinde olmazsa bir şey çıkmaz, diyenlere de sesleniyorum. Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.”

Öcalan’ı tanımlaması mı değişmiş? Hayır, Öcalan halen Bahçeli için “terörist başı”. Dolayısıyla Kürtlerin mücadelesinin adı “terör”, Kürt Milliyetçi Hareketi de

“terör örgütü” olmaya devam ediyor.

NE DİYOR BAHÇELİ?

Öcalan “terörü”, “terör örgütünü” bitirsin, bunun için kendisini TBMM’de konuşturalım diyor. Yani Kürt Milliyetçi Hareketin tasfiyesinde açık yer alsın, kendisini kullanalım diyor. Bu Kürt Milliyetçilerini havalara sıçratacak kadar sevince boğmaya yetiyor. Tasfiyeye bu kadar açık ve bel bağlıyorlar. Hakareti övgü sayacak kadar kendini kaybetmişler.

Hemen Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, Ahmet Türk’ten bir heyet oluşturup Devlet Bahçeli’nin TBMM’deki makamına koştular. Faşist Bahçeli sanki bir anda Kürtlerin koruyucusu olmuştu.

Devlet Bahçeli hastalandı, Kürt Milliyetçileri öyle bir geçmiş olsun açıklaması yaptılar ki, “Allah başımızdan eksik etmesin” dozundaydı! DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra “Barış ve kardeşlik çalışmaları konusunda Türkiye’nin size ihtiyacı var” dedi. Yani YaşasınFaşist Bahçeli!

Devlet Bahçeli bir anda Kürt sorununu en iyi anlayan lider sayılır oldu. Dem Parti’nin Genel Başkan Yardımcılarından Tayyip Temel, 12 Şubat günü Halk TV Rota isimli programa katıldı ve Bahçeli için şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ben hiçbir zaman Sayın Bahçeli hakkında böyle bir değerlendirme yapacağımı düşünmüyordum ama söyleyeyim. Şu an Türkiye’nin gerçek anlamda bulunduğu riskleri, Orta Doğu’da ve dünyada gerçek anlamda güç olmasının önündeki pranganın Kürt sorunu olduğunun en bilincinde olan lider Sayın Bahçeli’dir. Ben bir gün bu değerlendirmeyi yapacağımı hayal edemiyordum.”

Bizi bu değerlendirmeler şaşırtmadı. Demek ki; biz Kürt Milliyetçiliğini kendilerinden daha iyi tanıyoruz. Doğrusu da bu, Marksist-Leninistler küçük burjuva milliyetçi ideolojiyi, kendilerinden daha iyi tanırlar.

Kaldı ki biz Kürt Milliyetçiliğinin tarihini de iyi biliyoruz. Bu açıklamaların benzerlerine çok tanık olduk.

1990’ların başında Kürt Milliyetçiliğinin kahramanı Turgut Özal’dı. Özal, emperyalizmin politikasını uygulayarak Öcalan’a bugün Dem Parti’nin milletvekili haline getirdiği ABD eğitmesi Cengiz Çandar’ı elçi göndermişti. Cengiz Çandar bu görüşmeyi kitaplaştırdı. Amaç Kürt Milliyetçi hareketini tasfiye etmekti. Turgut Özal baş tacı edildi.

Sonra ABD çözer, Avrupa çözer dendi. Çözmediler. Emperyalizmin derdi Kürt sorununu çözmek değildi.

Emperyalist politikanın özünü ifade ettik; uzlaşma, teslimiyet, tasfiye.

Bunları yaptılar. Tasfiye etmek fiziken yok etmek değildi, ideolojik olarak tasfiyeyi gerçekleştirdiler. Bugün Kürt Milliyetçi hareket Orta Doğu’da emperyalizmin hizmetindedir. Ve emperyalizmin iradesi dışında hareket edemiyor.

1996’da “İkiz Kuleler”de ülkemiz işbirlikçi tekelci burjuvazinin önemli temsilcilerinden Özdemir Sabancı DHKC şehir gerillaları tarafından ölümle cezalandırıldı. Sabancıların yaslarını tutmak Kürt Milliyetçilerine düştü. Sabancılar tam da Kürt sorununun çözümünü istedikleri sırada bu silahlı eylem gündeme gelmişti.

Adeta bir başka arabesk filmiydi. Kürt Milliyetçi Hareket tam çözüme kavuşacakken, karanlık güçler devreye giriyor ve kavuşmayı bir şekilde engelliyorlardı. Kürt Milliyetçiliği öyle bir saplantı oluşturmuştu ki dünyanın herhangi bir yerinde kıpırdayan yaprakta, Kürt sorununu görür oldular. Kendileri dünyanın merkezi, dünya etraflarında dönüyordu.

Her eylem ya Kürt sorunun çözmek içindi ya da engellemek için!

Kürt Milliyetçilerinin umutları tükenmedi. “Genelkurmay çözer” dediler, olmadı.

MHP ittifaklı DSP, ANAP iktidarı çözer dediler. Onlar, Öcalan’ı ABD’nin elinden teslim alıp hapse attılar. Asmadılar, idamı kaldırdılar diye onlar demokrat ilan edildiler. Oysa asmamaları, Kürt halkından korkularındandı. İdamı kaldırmaları Öcalan’dan bir kahraman yaratmamak içindi. Kullanmak işlerine geliyordu. Öcalan’da daha uçakta kullanılmaya açık olduğunu söylemişti. Sınırsız kullanmak istiyorlardı. Kullandılar.

Son kahraman AKP ve Tayyip Erdoğan’dı. Öyle ki Kürdistan’sa Kürdistan, onu da söylüyoruz bile diyordu. MHP’yi kafatası milliyetçisi olmakla eleştiriyordu. Millet değiliz ümmetiz diyordu. Diyordu da diyordu. Ortak masalar kurulup ortak deklarasyonlar da yayınlanıyordu. Kandil’de basın toplanıp silahların gömüleceği ilan ediliyordu. Ama karanlık adamlar kimse, bu sefer de devreye girmişlerdi. Tayyip Erdoğan masayı devirdi.

Yaşasın yeni kahramanımız, faşist Devlet Bahçeli!

Sabancı’nın Yasını Tutmak Öcalan’a Düştü!

Onlar ABD’ye Tek Kurşun Sıkmamışlardı!

Faşist MHP Düşmanları Değil!

Mavi Çarşı’yı Yaktılar! Ulus’ta, Kızılay’da Bombalar Patlattılar! Düşman Sokaklardaki Türk Halkıydı!

Kürt Köylerinin İntikamını “Türk Şehirleri”nden Alacaklardı!

Peki Bu Kürt Sorununu Yaratan Kimdi? Türk Halkı Mıydı?

“Sabancı çözecekti öldürüldü” dediler.

Yıl 1996, 4 Ocak’tı. Faşizm Ümraniye Hapishanesi’ne saldırdı, 4 DHKP-C’li tutsağı katletti. Onlarcasını ağır yaraladı. Hapishanelerde büyük bir direniş örgütlendi. 9 Ocak 1996 sabahı Türkiye, bu hapishane katliamının birinci dereceden sorumlularından olan Sabancıların halkın adaletine hesap verdiği haberleriyle güne merhaba dedi.

Cephe açıklama yapmış ve bu tekelcilerin suçlarını sıralamıştı:

“Her yer kan dolu, her yere pislik bulaştı ve kapkara bir tablo oluştu. Bu tabloda tek bir ışık var; o da yükselen halkın kurtuluş savaşıdır. Bu tablo Türkiye’nin resmidir. Bu kara tabloyu yaratanlar, iki elin parmaklarını geçmeyen bir avuç sömürücü azınlıktır.

Emperyalizmle iş birliği yaparak ülkeyi ve halkı sömüren işbirlikçi tekellerdir. Hükümetler kuran, hükümetler yıkan, cuntalar ilan eden demokrasi deyip halkı katleden, iliklerine kadar sömüren ve sayesinde zenginliklerine zenginlik katan SABANCILARDIR. Ülkemizin ekonomisine, politikasına yön veren, denetleyen, eğitim ve kültürün nasıl ve neye göre oluşturulacağına karar veren SABANCILARDIR. Hükümetleri oluşturan bütün burjuva partileri bu sermaye güçlerine bağlıdır ve esas olarak bunların denetimi dışına çıkmazlar. SABANCI gibi işbirlikçi sermaye kesimleri, emperyalizmle işbirliği yaparak var olmuş, büyümüş ve ülke yönetimine hâkim olmuşlardır.

Ülkemizin bağımsızlığının yok edilmesinden, faşizmle yönetilmesinden, sömürü ve zulümden Sabancıların, Koçların başında bulunduğu tekellerin örgütü TÜSİAD’ı vb. diğer sermaye örgütlerini sorumlu tutuyoruz.”

Her şey açıktı. Tekeller hem Türk, hem Kürt halkının dökülen her damla kanının birinci dereceden sorumlularıdır. Kürt halkının dilinin, kimliğinin inkâr edilmesinin, asimilasyonun birinci dereceden sorumlularıdır. Ama sokaktaki Türk’ü suçlayan Kürt Milliyetçiliği ne emperyalizmi ne onun işbirlikçisi tekelleri suçlamamış, sorumlu tutmamıştır. Onlar, emperyalizme tek kurşun sıkmamakla övünüyorlardı. Tekelleri düşman değil, sorunun çözüm yeri olarak görüyorlardı. Sabancılarda demokratlık keşfediyorlardı.

Öcalan, Sabancı eyleminden beş gün sonra 14 Ocak’ta yaptığı konuşmada şunları söylüyordu: “Bana göre de birçok belirti bu suikastın sıradan bir suikast olmadığı Dev-Sol’un da işi olmadığı, ben bir kez daha bu görüşümü tekrarlamak zorundayım. (…) Bu örgüt eğer gerçekten bu işi yaptıysa bu bildirilerle kamuoyuna açıklamalıdır. Kamuoyunu bu kadar çalkalandıran bir eylemi uygun bildirilerle açıklamazsa niçin ve neden yaptığını, niçin bu biçimi tercih ettiğini açıklığa kavuşturulamazsa ağır sorumluluk altında kalır ve dolayısıyla sakat yorumların gelişmesine de kendileri yol açar. Onları açık olmaya çağırıyorum.”

Tekelci burjuvazinin devrimciler eliyle, halkın adaletine hesap vermesini kabullenemiyordu. Mavi Çarşı katliamını kabullenebiliyordu, bunu savunuyordu. Siz Kürtleri yakarsanız, biz de Türkleri yakarız demeyi milliyetçi kafa alıyordu. Ama o milliyetçi kafa Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı, Çingene’siyle tüm Anadolu halkının baş düşmanlarından Sabancıların cezalandırılmasını kabullenmiyordu.

Oysa Sabancılar, TÜSİAD’ın da yapmak istediği Kürt halkının kurtuluş mücadelesini tasfiye etmekten başka bir şey değildi. Bu mücadeleyi kendi iktidarlarını, sömürü çıkarlarını tehdit eder gördükleri için tasfiye etmeye çalışıyorlardı.

Bugün eli kanlı katil MHP’yi çözüm yeri olarak görmeye başlayan işte bu kafa yapısının geldiği yerdir.

MHP’NİN TARİHİ KATLİAMLAR TARİHİDİR

Kürt Milliyetçilerinin unutturmaya çalıştığı MHP; halk düşmanı, katil, emperyalizmin örgütlemesi faşist bir partidir. Kürt halkı başta olmak üzere halkların düşmanıdır. Gerillaların kafalarını kesen, kulaklarını kesip koleksiyon yapan faşist katiller MHP’li faşistlerdir.

Maraş’ta ölü kadınlara tecavüz eden faşist katiller MHP’lidir. Kürt Milliyetçileri unutturmaya çalışıyor. Biz hatırlatalım:

Kimdir MHP?

MHP bizzat CIA tarafından örgütlenen kontrgerilla, MİT-CIA üçgeninin içinde yer alan faşist parti olarak kuruldu. ABD ordusuna ait FM-31 seri numaralı talimnamede “Komünizmle mücadele eden işkenceden kötürüm bırakmaya, soygundan sabotaja her tür yöntemi kullanan yeraltı örgütlenmelerinin kurulması” öngörülür. MHP, bu talimnamenin eseridir.

Yeni sömürge MHP, 1960’ların sonlarında, Adalet Partisi (AP)’nin vurucu gücü olarak halka saldırdı, cinayetler işledi.

MHP’nin İdeolojisi Nedir?

MHP’nin ideolojisi faşizmdir. Bunun Türkiye koşullarına uygulanması sonucu aynı zamanda İslamcılığı da kullanmış, İslami faşist bir ideoloji ortaya çıkmıştır. Hitler’in Kavgam isimli kitabı MHP’li faşistlerin eğitim kitabı olmuştur.

MHP Gerçekten Milliyetçi ve İslamcı Bir Parti Mi?

Hayır. MHP’nin milliyetçiliği de İslamcılığı da sahtedir. Milliyetçi değildir, tersine ABD’nin işbirlikçisi bir partidir. Vatanı ABD’ye satanların milliyetçiliğinden söz edilemez. Milliyetçilik ABD’ye karşı bağımsızlık için savaşmayı gerektirir.

MHP’nin dini kullanması da sahtedir. Halkın dini duygularını halk düşmanlığının üstünü örtmek için kullanır.

Türkiye’de devlet faşistken, MHP’ye neden ihtiyaç duyulmuştur? Birincisi; devlet içinde faşizm henüz tam kurumlaşamadığı için, ikincisi; devleti faşist katliamlarla yıpratmamak için sivil faşist hareket emperyalist proje olarak örgütlenmiş, kullanılmıştır.

MHP’NİN PROGRAMI NEDİR?

“Ülkü”sü dünyanın bütün Türklerini birleştirip büyük bir cihan imparatorluğu kurmaktır. İktisadi programı, aynen HİTLER ve MUSSOLİNİ’den alınmadır. Gerçek niyetleri, faşist bir disiplin altında işçileri bütün haklarından mahrum bırakarak azgın bir sömürüye tabi tutmak; mevcut sömürü düzeninin devamını sağlamaktır. 12 Eylül’de ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olan SPAİN’in, TÜRKEŞ’i “Amerika’ya sıkıntı yaratacak ölçüde Amerikan taraftarı” olarak değerlendirmesi açıklayıcıdır.

MHP’NİN ASKERİ ÖRGÜTLENMESİ VAR MIDIR?

MHP, ClA’nın yönlendirdiği ve gizli ödenekle beslenen Genelkurmay’a bağlı Özel Harp Dairesi (kontrgerilla)’ ne bağlı olarak faaliyet gösterdi, 1970-80 döneminde, faşist cephenin vurucu gücü rolünü oynadı. Vietnam’da pasifikasyon uzmanı olarak görev yapan, R.COMMER’in Türkiye’ye büyükelçi olarak geldiği 1968 yılında, devrimci harekete ve tüm halka saldırmak için askeri bir tarzda örgütlenen MHP, yüzlerce komando kampında, binlerce kişiyi eğitmiştir. MHP, açıktan CIA, AP ve tekelci burjuvazi tarafından desteklenmiş ve halka saldırtılmıştır.

MHP’NİN ALEVİ HALKI HEDEF ALAN KATLİAMLARI HANGİLERİDİR?

Maraş, Sivas, Malatya, Çorum katliamları Alevi halkı hedef alan katliamlardı. Maraş Katliamı’nda 111, Çorum’da 57 kişi katledildi. Bu katliamlar CIA ve MİT planlamasıyla yapıldı. MHP’li faşistler bu katliamlarda kullanıldılar, katliamı uyguladılar. Bu katliamların bir amacı da Türkiye’de Alevi-Sünni çatışması yaratmaktı.

MHP’NİN DEVRİMCİLERİ VE SOLU HEDEF ALAN KATLİAMLARI HANGİLERİDİR?

Ocak 1975 tarihinde, MHP’li faşistler, okul çıkışında pusu kurarak Kerim YAMAN’ı katlettiler. Bu cinayet, MHP’li faşistlerin 1973 sonrası işleyeceği binlerce cinayetin ilkiydi. 1975’ten itibaren devrimci öğrencilere karşı üniversitelerde pek çok silahlı saldırı gerçekleştirdiler. Kerim Yaman’ı yeni katliamlar izledi.

MHP ve Ülkü Ocakları silah depoları, silahlı eğitim kampları haline getirildi.

16 Mart 1978 İstanbul Beyazıt Meydanı’nda yedi öğrencinin bombalarla katledilmesinde yer aldılar.

9 Ekim 1978’de Ankara Bahçelievler’de yedi TİP’li öğrenciyi boğarak katlettiler.

Aralık 1978’de Ankara Balgat’ta devrimcilerin gittiği dört kahvehaneyi silahla taradılar.

MHP “bayrak mitingleri” örgütledi, 23 ilde gerici ayaklanmalar örgütledi, toplam 1072 kişi olaylarda katledildi.

1979’da gazeteci Abdi İpekçi’yi katlettiler.

1979’da Ankara Piyango Tepe’de kahvehane taradılar, yedi devrimciyi katlettiler.

20 Temmuz 1980 DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’i katlettiler.

1970-1980 yılları arasında toplam 4000 kişinin ölümünden MHP sorumludur.

MHP’nin 1980 Sonrası Misyonu Ne Oldu?

MHP’nin 1980 sonrası misyonu 1980 öncesinden farklı oldu. 1980 öncesi doğrudan silahlı bir güç olarak devrimcilere ve halka karşı saldırı ve katliamlarda kullanılırken 1980 sonrası asıl olarak ordu, polis, MİT, yargı gibi devlet kurumlarında yer alarak devrimcilere ve halka karşı, işkencelerde, katliamlarda, saldırılarda yer aldılar.

MHP’nin Diğer Suçları Nelerdir?

MHP ayrıca ülkemizde mafya örgütlenmesinin de temeli oldu. Pek çok mafya örgütlenmesi MHP kadroları ile oluşturuldu. Uyuşturucudan, fuhuşa, kumara, gasba kadar pek çok suç MHP’li faşistler tarafından işlendi. Halkın uyuşturucuyla zehirlenmesi, yozlaştırılması suçunu işlediler.

MHP tüm bunları emperyalizmin örgütlü gücü olarak Türkiye’deki faşist devletin temel güçlerinden biri olarak yapmıştır. Bugün de MHP’nin misyonu değişmemiştir. Dün emperyalizmin politikası olarak Kürt halkı başta olmak üzere halklara karşı ırkçı düşmanlığı körüklüyordu, bugün de emperyalizmin politikası gereği“terörist başı gelip Meclis’te konuşsun” diyor.

KÜRT HALKININ KURTULUŞU, KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI İÇİN EMPERYALİZME VE OLİGARŞİYE KARŞI HALK KURTULUŞ SAVAŞINDADIR

Bugün gelinen aşamada artık Kürt Milliyetçi Hareketin Kürt sorununun çözümü için ne istediği bile belirsiz hale gelmiştir. Ortada Kürt halkının talepleri adına bir şey kalmadı.

Ne olduğu belirsiz “Kürtlere Statü” talebi deniyor. Ne statüsü talep ediliyor, bu bile belirsiz bırakılıyor, somut bir talep gündeme getirilemiyor. Artık tek talepleri ne olursa olsun, silahların bırakılıp düzen içinde kendilerine yer verilmesidir. Emperyalizmin ve faşizmin kullandığı bir güç haline gelmeye hazırlar.

Bu noktaya getiren milliyetçi ideoloji olmuştur. Görülmüştür ki milliyetçi ideoloji ne kadar örgütsel olarak güçlenirse güçlensin Kürt sorununun çözümünü sağlayamamıştır.

Kürt sorunun tek çözümü vardır, bu da Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı için savaşmasıdır.

Kendi kaderini tayin hakkını kullanmanın tek yolu, halk kurtuluş savaşı ile emperyalizmin işbirlikçisi oligarşinin Türkiye’deki iktidarını yıkmak ve yerine halk iktidarı kurmaktır. Ancak halk iktidarında Kürt halkı kendi kaderini tayin hakkını kullanma olanağına sahip olacaktır.

Halk Okulu, Sayı: 276

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar