Home Gündem Haftanın Konusu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun

0

8 Mart-Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün geçmişi 1800’lere dayanır.

8 Mart 1857’de, New York’ta yaşayan Dokuma İşçisi Kadınlar, iş koşullarını protesto etmek amacıyla greve giderler. Grev, polisin saldırısıyla sona erer. Polisin saldırısı sonucu, 140 kadın işçi katledilir.

Bu olaydan çok sonra, 16 Aralık 1977 tarihinde BM Kararıyla, 8 Mart Günü “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kabul edilir.

O tarihten bugüne, 8 Martlar; anlamını ve özünü, ezilen ve sömürülen sınıfın ezen ve sömüren sınıfa karşı yürüttüğü mücadelede buluyor.

Günümüzde, 8 Mart’ın özü ve anlamı her ne kadar boşaltılmaya çalışılsa da 8 Martlar’ı sadece Kadınlar Günü ya da sadece “Emekçi Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü” olarak düşünemeyiz. 8 Mart, onuru, emeği, insana yakışan bir hayatı savunan ve bu uğurda mücadele eden tüm insanların birlik, dayanışma ve mücadele günüdür.

8 Martlar, faşizmden, yaptığı katliamların hesabını sormanın, bunun için örgütlenme çağrısının yapıldığı gündür, öyle olmalıdır.

Bundan 146 yıl önce, New Yorklu dokuma işçisi kadınlara yapılan saldırı ve katliam, tarihin akışı boyunca defalarca, değişik yer ve zamanlarda yapılmıştır. Üreten, düşünen, sorgulayan kadınlara karşı gerçekleşmiştir. Faşizm, karşısında direnen kadını gördükçe saldırmaktan geri durmamıştır.

2001 Yılının 19 Aralık’ında Bayrampaşa Kadınlar Koğuşu’nda özellikle kadın tutsaklar yakılarak katledilmiştir. Onlar, sistemin kendilerine biçtiği aciz, zavallı, ikinci sınıf, boyun eğen kadın misyonunu reddederek devrimcileşen kadınlardır. Onlar, kadınların örgütlü mücadeledeki öncüleridir; bu mücadelenin sonucu, tutsak düşmüşlerdir. Tutsaklık koşullarında mücadelelerini sürdürürken katledilmişlerdir.

Kadın, doğası gereği vefalıdır, cefakardır. Örgütlenen ve bilinçlenen kadın, mayasında varolan bu özelliklerini de mücadelesine katar. Bugün kadınların varolduğu mücadele alanlarında kahramanlaşması bedenlerini bir devrim meşalesine dönüştürmesi bu gerçekliği somutlar.

Kadın, üzerinde yaşadığı çifte sömürüden dolayı, inancına ve davasına daha güçle sarılacaktır. Egemen sınıflarda bunun farkındadır. Burjuva kadın ideologlarının üzerinde araştırmalar yapmaya ihtiyaç duydukları şey, ezilen kadının özünde olan ve b i – linçlendikçe büyüyen ve sağlamlaşan halk ve vatan sevgisidir.

Yanan bedenlerindeki kıvılcım, kendini ikinci sınıf görenlere duydukları isyanın kıvılcımlarıdır. Doğru hedefe, yani oligarşiye yönelttikleri silahlarıdır meşaleye dönen bedenleri.

Her yıl olduğu gibi, bu yıl da 8 Mart, burjuva kadın çevrelerinde yine aynı çerçevede kutlanacak. Kadının mücadeleye olan bağlılığı, hatta emekçiliği bile tartışılmayacak. Burjuva kadın hakları savunucuları yine kadın sorununda dayak, cinsel taciz gibi konuları ön plana çıkaracak. Elbette ki bu sorunların da çözümü bulunmalı, bunlar da tartışılmalıdır. Ama bütün sorunların çözümünde öncelikle kadının devrimcileşmesi, devrimci bilinci alması yatmaktadır.

Kadın, devrimcileşmesi için öncelikle burjuva ideolojisinin etkilerinden kurtulup, devrimci mücadele içinde özgürleşip, düzenin kendisine uygun gördüğü statüleri yıkacaktır. Bu konuda çözüm yine hayatı devrimcileştirmekten geçiyor. Bugün kadınların çifte sömürüden kurtulmasının önündeki engeller olarak birçok neden sıralanır. Ekonomik bağımlılık, toplumda yüzyıllardır süren erkek egemen ideoloji, bu ideolojinin etkisiyle oluşmuş toplumsal kurallar, gelenekler ve aile baskısı vb… Bunlar doğrudur. Ancak, bunlara karşı asıl olarak mücadele vermesi gereken de yine kadındır. İşte sorun da esas olarak burada başlamaktadır. Kapitalizm, burjuva ideolojisi, kadına ikincil rol biçerken onun kişiliğini de ezmiştir. Kadınlar, kendisini kuşatan koşullara karşı mücadele verecek cesaretten, kendine güvenden soyutlanmış, edilgen unsurlar haline dönüştürülmüştür. Kadın, öncelikle bu konumundan kurtulmak durumundadır. Burjuva ideolojisinin etkilerinden, burjuva kadın kişiliğinden sıyrılmak, devrimi önce kendi kişiliğinde gerçekleştirmek zorundadır. Bu kapıyı ona, ancak devrimci mücadele açar. Kadın, bu mücadele içinde kendisine güveni, cesareti kazanır. Sömürüsüne neden olan sınıfsal ve toplumsal baskılara karşı savaşmayı öğrenir. Bu savaş içinde kazandığı, hakettiği saygınlıkla toplumsal çitleri de yıkar, kendisini özgürleştirir. Yarının özgür toplumuyla birlikte, özgür kadının da temellerini atar.

Bu, yapılabildiği ölçüde, 8 Mart’ın kadının mücadelesindeki yeri, anlamı çok daha önemli ve işlevli olacaktır.

Tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Exit mobile version