Home Genel AKP Faşizminin OHAL’ine Karşı En Güçlü Barikat: Yüksel Direnişi (18.Bölüm)

AKP Faşizminin OHAL’ine Karşı En Güçlü Barikat: Yüksel Direnişi (18.Bölüm)

0

YÜKSEL DİRENİŞİ, OHAL İLE ANADOLU HALKLARI ARASINDAKİ EN GÜÇLÜ BARİKAT OLURKEN

DÜNYA HALKLARINA DA DİRENMENİN ONURUNU, UMUDUN BİTİRİLEMEYECEĞİNİ VE DAYANIŞMANIN ERDEMİNİ YAŞATTI

TÜM DÜNYADAN DESTEKÇİLER TEK SES OLDU: NURİYE VE SEMİH KAZANACAK – 7

Kamu Emekçileri Cephesi (KEC) emekçisi Nuriye Gülmen tarafından 9 Kasım 2016’da başlatılan Yüksel Direnişi, çok kısa sürede halkın geniş kesimleri tarafından sahiplenildi. Nuriye ve Semih’in açlık grevi, uzaktan direnişi sempatiyle takip eden birçok kişiyi harekete geçirdi.

Nuriye ve Semih açlık grevindeyken AKP faşizmi tarafından “açlık grevi direnişini ölüm orucuna çevirebilecekleri” ve “yoğun eylem yaptıkları” gerekçesiyle tutuklandılar. Amaç direnenleri terörize ederek sahiplenmeyi bitirmek, tüm halka OHAL’de direnilmez mesajı vermek ve direnmeyi aklından geçirenlere gözdağı amacını taşıyordu.

“Nasılsa açlık grevinde güçsüzleştiler, şimdi ağır tecritte tutup hiçbir ihtiyaçlarını karşılamazsak iradeleri kırılır ve direnişi bırakırlar” diye umuyordu oligarşi. Fakat faşizmin saldırıları arttıkça, sahiplenme ve direniş de büyüdükçe büyüdü. Dahası direniş alanı yalnızca Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önü olmaktan çıkarak, başta Nuriye Gülmen’in zorla müdahale işkencesi altında tutulduğu Ankara Numune Hastanesi önü olmak üzere onlarca farklı ülkede direniş mevziisine döndü.

Onlarca farklı ülkede, onlarca farklı dilde direnişin haklılığı anlatılıyordu. Portekizce, Yunanca, Flamanca, İngilizce, Rusça, Bulgarca, Almanca, Fransızca, Arapça gibi birçok dilde haberler yayınlanıyordu.

Direnişin talepleri öyle haklı, emperyalizme ve faşizme karşı halk öyle kin doluydu ki; Nuriye ve Semih artık adaletsizliğe uğratılan herkesten bir parça taşıyordu. Onlara bakanlar, kendi yaşadıkları haksızlık ve adaletsizlikleri bilince çıkarıyor, onların direnişinden güç alıyorlardı.

Direniş, herkesin yapabileceği bir şeyler olduğunu ve herkesin her şekilde direnebileceğini gösteren çok zengin örnekler ortaya çıkarıyordu. Bunlardan bir kısmını yedi haftadır dergimizde anlatmaya devam ediyoruz.

Sayısız eylem, sahiplenme, direniş biçimi yapıldı dünyanın dört bir yanında. İrili ufaklı yapılan her şey tarihsel önemdeydi; fakat köşemize taşıyabildiğimiz, yapılanların sadece bazı satır başları olarak düşünülmelidir.

Bugün de zulümler, haksızlıklar, adaletsizlikler tüm hızıyla sürerken, emperyalizmin krizi ve işbirlikçisi AKP faşizminin yönetememe krizi derinleşirken, direnişler de olmaktadır. Olmak zorundadır.

Halktan hiç kimse kendine yapılanı sineye çekmeden, direnmenin hem hakkımız hem de kazanmak için tek yol olduğunu kavrayarak direnmenin bir biçimini bulabilir. Tek kişiyle başlayan direnişler, dünyayı ayağa kaldırabilir, yeni yeni direnişlere kaynaklık edebilir. Bunu somutlamak için direnişin farklı süreçlerindeki desteklerden derlediklerimizin son bölümü okurlarımıza sunuyoruz.

Uluslararası Sendikalardan 20 Kişilik Heyet Yüksel Caddesi’nde

Education International (EI) ve Avrupa Bölge Ofisi (ETUCE) tarafından yönetilen ve organize edilen, Avrupa bölgesindeki eğitim sendikalarının temsilcilerinden oluşan 20 kişilik bir heyet, Türkiye’ye gelerek Yüksel Direnişi’ne destek verdi. AKP tarafından binlerce öğretmenin siyasi baskı altına alınmasını ve ihraç edilmesini kınadı.

EI heyetinin ülkeye bir yıl içinde yaptığı ikinci ziyaret olduğunu vurgulayan Christine Blower ve ETUCE Başkanı ve Direktörü Susan Flocken, ETUCE Başkan Yardımcıları Odile Cordelier ve Trudy Kerperien ve EI Kıdemli Koordinatörü Nicolás Richards liderliğindeki delegeler iki gün boyunca hem Türkiye’deki sendika temsilcileriyle hem de UNICEF ve ILO, AB’nin Türkiye Daimi Temsilciliği gibi hükümetler arası kuruluşlarla bir araya geldi. Fransa, Almanya ve Danimarka büyükelçilikleriyle görüşmeler yaptılar. Aynı zamanda AKP temsilcileriyle de görüşmek üzere başvuruda bulunduklarını; fakat hiçbir yanıt alamadıklarını belirttiler.

Nuriye ve Semih’in Sesi Dünya Basınında

Nuriye ve Semih’in ihraç edilmesine neden olan OHAL de GATT ve GATS sözleşmeleri de emperyalistlerin talimatıyla gerçekleşmişti. Buna rağmen kendileri bağımsız, tarafsızmış gibi görünmeye çalışıyorlardı.

Direnişin taleplerinin haklılığı ve meşruluğu, sahiplenmenin büyüklüğü nedeniyle, burjuva basın da kayıtsız kalamıyordu. Hatta doğrudan emperyalistlerin sesi olan Washington Post, Reuters, Frankfurter Allgemeine, Bild gibi gazetelerde de haberler yayınlanıyordu. Hatta kimileri doğrudan Yüksel Caddesi’ne muhabir göndererek röportajlar yapıyorlardı.

Reuters Haber Ajansı’ndan Dominic Evans ve Pritha Sarkar’ın Haberinden:

“… Nuriye Gülmen: ‘Evet, sağlık sorunlarımız var ve çok kilo kaybettik. Riskleri en başından beri biliyoruz ve buna rağmen yemeyi de tıbbi müdahaleyi de reddediyoruz. Açlığımızı bitirmenin tek yolu, işimize geri dönmemiz.’

‘Bir kararnameyle tasfiye edildiğinizde kapılar size kapanıyor. İş bulamıyorsunuz. İnsanları açlıkla, tecritte, utançla terbiye etmeye çalışıyorlar’ dedi Özakça’nın öğretmen olan ve ihraç edilen eşi Esra.

Nuriye, itiraz hakkı olmaksızın KHK ile ihraç edilen 7 bin 880’den fazla akademisyenden biri ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydi. Protestolarına başladıklarından beri, kendisi ve Özakça, 30’dan fazla kez gözaltına alındı ve serbest bırakıldı. Ankara’nın Yüksel Caddesi’ne gidiyor ve elinde pankartla, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni okuyan bir kadının yer aldığı bir heykelin dibinden işini geri istiyor…

Semih Özakça: ‘Sadece işimizi geri almaya çalışmıyoruz, aynı zamanda onurumuz için de mücadele ediyoruz. Birlikte hareket edersek mutlaka kazanırız. Zaferimiz, hükümetin Türkiye’de yaratmaya çalıştığı korku atmosferinin dağılması anlamına gelecektir…’

Washington Post’tan Kareem Fahim’in Haberinden:

“… Türk yetkililer Pazartesi günü, işten çıkarılmalarını protesto etmek için iki aydır açlık grevi yapan iki öğretmeni gözaltına aldı. Öğretmenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin devlet kurumlarında uyguladığı sert ve devam eden tasfiyelere yönelik eleştirilerin odağında yer alıyor.

İşten çıkarmalara karşı yapılan halk gösterileri nadir. Gülmen ve Özakça istisnalar arasındaydı ve Mart ayında başkent Ankara’da açlık grevine başladılar. Gülmen, grevinin 65. gününde bu ay verdiği bir röportajda 20 kilo verdiğini ve Özakça’nın da bu kilonun neredeyse iki katını verdiğini söyledi. Gülmen, Ankara’dan yaptığı bir Skype röportajında, doktorların sağlıklarının tehlikede olduğu konusunda uyardığını söyledi.

Ancak Türkiye‘de belki de ilk kez, işten çıkarılanların durumuna dikkat çektiğini söyledi: Kimi polis memurları, askerler de dâhil olmak üzere akademisyenler, doktorlar ve memurlardan oluşan büyük bir grup da direnişi takip ediyor. Gülmen ve Özakça’nın açlık grevi, milletvekilleri ve ünlüler de dâhil olmak üzere önemli destekçiler çekti. Gülmen, ‘Halk direniyor’ diyor.”

Hollanda Haber Sitesi NOS’tan Lucas Waagmeester’in Haberinden:

Açlık grevcisi Nuriye Gülmen “İşimi geri alana kadar, açlık grevine devam edeceğim“ diyor.

Ankara’da açlık grevindeki iki kişi dün gece yataklarından gözaltına alındı. İşten çıkarılmalarını protesto etmek için 75 gündür yemek yemeyi reddediyorlar. Başarısız darbe girişiminden bu yana Türkiye’de yaşanan geniş çaplı tasfiyeler sırasında profesör ve öğretmen işlerini kaybetti.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, 9 Mart’tan bu yana her gün Ankara’nın merkezinde bir meydana geliyor. Orada saatlerce oturup çevredekilerin ve sempatizanların dikkatini çekmeye çalışıyorlar. Bazı günler yüzlerce insan meydanda toplanıyor. Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin diğer şehirlerinde de küçük gösteriler ve destek ifadeleri vardı.

Son aylarda iki açlık grevcisi, polis tarafından daha sık alındı; ama her seferinde serbest bırakıldı. Polisin açlık grevcilerine yönelik baskıları artırdığı görülüyor. Son günlerde grevcilerin bazı sempatizanları ve aile üyeleri de polis tarafından götürüldü.

Nuriye Gülmen’e eylemine ne zaman son vereceğini soranlara, gülerek işimi geri aldığımda, diyor. ‘Ondan önce değil’ Bunun ölüme yol açabileceği üzerine pek düşünmüyor. ‘Zorluklar yaşıyorum; ama öyle bir ülkede yaşıyoruz ki. Bu ülkede bir şey kaybetmeye cesaret edemezseniz hiçbir şey kazanamazsınız’ diye ekliyor.

Köln ve Berlin’de Bilim İnsanları, Nuriye ve Semih’e Destek Açlık Grevinde

Köln’deki bilim insanları, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın Türkiye’deki mesleki yasaklara karşı verdikleri mücadeleyle dayanışmak için çadır açtı. Almanyalı ve Türkiyeli akademisyenlerin yaptığı eylemde OHAL süreci, KHK’ler ve Yüksel Direnişi anlatıldı. Nuriye ve Semih’in özgürlüğü için bildiriler dağıtılıp imzalar toplandı. Ayrıca 7 Mayıs 2017‘de Köln’de ve 14 Mayıs 2017’de Berlin’de bir günlük destek açlık grevi yaptılar.

Futbol Taraftarlarından Pankart: Nuriye Semih Yaşasın!

Beşiktaş-Konyaspor takımları arasında oynanan 2017 Süper Kupa maçında “Nuriye Semih Yaşasın” pankartı açıldı. Pankart açanlar hakkında soruşturma başlatıldı.

13 Ağustos 2017’de Volkan Çalışkan, 16 Ağustos’ta da Beleştepe grubundan 10 kişi daha tutuklandı.

Taraftarlar, yaptıklarının suç olmadığını ve pişman olmadıklarını söyledi.

Çocuklar, Direnişçi Eğitimcilere Destek Veriyor

Direnişin en büyük destekçilerinden biri de çocuklardı. Direnişin ilk gününden beri Yüksel Caddesi’nde onlar da vardı. Yoldan geçenler, mendil satan çocuklar, çıraklar… Kimi mendil veriyor, kimi usulca ateşte ısınırken onları da ısıtmaya çalıyor, kimi okulda arkadaşlarına onları anlatıyordu. Avrupa’da Halk Cephelilerin çadırlarında, sloganlarında da çocuklar mutlaka vardı. Kimi odasına fotoğraflarını asıyor, mektup yazıyor, kimi açlık grevi yapıyor, kimi sokaklarda bildiri dağıtıyordu.

Bir grup çocuk da bir araya gelerek Yüksel Direnişi’nin resimlerini çizdiler. Aileleri bu resimleri bir araya getirerek sergi yaparak çocuklarıyla birlikte direnişi büyüttüler.

Haftaya Yüksel Direnişi’ni anlatmaya devam edeceğiz.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Exit mobile version