Vatan Sevgisiyle, Feda Bilinciyle Donanmış Savaşçılarımızın Karşısında Hiçbir Güvenliğiniz İşe Yaramaz!
Sizi En Güvende Hissettiğiniz Karargahlarınızda Vuracağız!
ABD elçilik binaları dünyanın en iyi korunan yerlerinden biridir. Ankara’nın göbeğinde dünyanın en iyi korunan binalarından biri olan Amerikan Büyükelçiliğine Feda savaşçımız girdi ve eylemini yaptı.
Devrimci eylem çok basit ve sadedir. Dünyanın en güvenlikli yeri de olsa oraya girmek için Hollywood filmlerindeki gibi karmaşık planlara ihtiyaç yoktur. O senaryolar aptal burjuvazinin kendi uydurduğu kurgulardır. Hemen şunu da belirtelim; “en iyi korunan” kavramı da bize ait değil, burjuva basının uydurduğu bir kavramdır.
Eylemin arkasından ABD’li yetkililer “Senato’dan ödenek çıkması durumunda Büyükelçilik binasını daha güvenlikli bir yere taşıyacaklarını açıkladılar. Yaptıkları açıklama da içine düştükleri durum kadar zavallıdır. Dünya haklarının kanını emen Amerika için “ödenek” olmaması gibi bir gerekçe olabilir mi? Zavallılar… Boşuna “masraf” yapmasınlar; dünya halklarının baş düşmanlarını, devrimcilere karşı koruyabilecek herhangi bir güvenlik önlemi yoktur.
Devrimciler için girilemeyecek bina, vurulmayacak hedef yoktur. Devrimciler için hedef vardır.O hedefe ulaşacak, halk ve vatansevgisiyle dolu, inançlı, cüretli insanlarvardır.
Amerikan Büyükelçiliği’ne de, daha önce Sabancılar’ın ikiz kulelerine de bu sade bakış açısıyla girilmiştir. İşin “perde arkası”, sırrı mırrı yoktur. Dünyanın önünde biat ettiği Amerika’nın gücü devrimciler için ‘kağıttan kaplandır.’
Amerika’yı her şeyi yapmaya kadir gören Amerikan uşakları eylemin arkasından hemen başladılar komplo teorileri uydurmaya.
Komplo teorisyenlerinin büyük çoğunluğu da inançlarını, ruhlarını burjuvaziye satmış eski solcu Amerikan uşaklarıdır. Bu satılmış uşaklara göre “devrimciler asla böyle bir eylemi yapamazlar. Yapsalar bile mutlaka arkalarında başka güçler vardır.”(!) Bütün dünyanın önünde diz çöktüğü, biat ettiği Amerika’ya karşı eylem yapmak ne mümkün? Aklından bile geçirmez. Çünkü Amerika her şeyi bilir. İnsanların aklından geçeni okur, yatak odalarına kadar girer. Kimin ne haddine Amerika’ya kafa tutmak. İşte bu kadar inançsızlaşmışlardır. Halka bu kadar yabancılaşmışlardır. Ruhlarını, beyinlerini emperyalistlere teslim etmişlerdir. Kendilerini çok akıllı sanırlar ve sağa sola akıl verirler. Ancak o kadar aptaldırlar ki, taşıdıkları o beyinleri burjuvaziye teslim olmuş, onlar adına düşündüklerinin farkında bile değildirler. Onlara göre devrimciler böyle bir eylemi asla yapamaz.
Burjuvazi başkalarının kanını emerek yaşayan asalaklar gibidir. Halkın kanını emerek yaşarlar. Halk olmadan yaşayamazlar. Onun için halkın olduğu her yerde kanımızı emen emperyalist asalaklara karşı eylem yapmak mümkündür. Onun için kan emici emperyalistler devrimcilere karşı kendilerini koruyabilecek bir önlem bulamazlar.
Alişan Şanlı “dünyanın en iyi korunan” o Amerikan elçiliğine üzerine silahlarını kuşanıp elinde bir zarf, kargocu kılığında girdi. İşte bir devrimci için “en korunaklı” düşman hedefine girmek bu kadar basittir. Kargocu, temizlikçi, sucu, aşçı, tamirci… Bunların hepsi halktır.
Devrimciler de kargocudur, aşçıdır, temizlikçidir, tamirçidir, çaycıdır, bilgisayarcıdır vs… Halktır… Ve giremeyeceği yer yoktur!
Yine eylemin arkasından inançlarını, beynini, ruhunu satmış Amerikan uşakları, “Amerika’ya karşı böyle bir eylem neden yapılsın ki” diyorlar. Bunların, Amerika’yı neden hedef aldığımızı bilmeyecekleri kadar kör olduklarını hiç sanmıyoruz. Ama uşaklık bu işte: Amerika’yı dünyanın en masum, dünyaya demokrasi, özgürlük, götüren bir ülke olarak göstermeye çalışıyorlar. Yine Oral Çalışlar gibi karaktersiz AKP yalakaları da devrimci eylemleri “terör” demagojisi ile mahkum etmek istiyor. 2 Şubat tarihli Taraf gazetesindeki yazısında Elçilik eylemi için; “şiddet ve sol ilişkisini sorgulamak bakımında bir fırsat olabilir” diyerek Amerika ve uşakları adına devrimci harekete karşı bir kampanya başlatmaya çalışıyor.
Burjuva medyada çıkan bu tür haberlerin sinek vızıltısı kadar hükmü yoktur. Gerçekler çok açık ve nettir. Katil Amerika dünyadaki bütün vatandaşlarını uyardı. Ülkemizde Amerikan ajanları için olağan üstü durum ilan etti. Güvenlik önlemlerini iki kat daha artırdı. Çünkü suçlarını biliyor.
Amerikan Büyükelçiliği’ne yönelik eylemimizi duyan 6 milyar ezilen dünya halkları oh demiştir, yüreğine su serpilmiştir.
Amerikan Büyükelçiliği hedefi de, amacı da çok nettir. Karışık hiçbir şey yoktur.
Eylemin amacı için DHKC Basın Bürosu’nun 402 No’lu açıklamasında belirtildiği gibi “bir avuç işbirlikçi Amerikan uşakları dışında dünyada kime sorulsa bir eksik, bir fazlasıyla benzer nedenleri sıralayacaktır” deniyor.
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi’nin stratejisi, Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi’dir (PASS). Askeri eylemlerin önemi politik muhtevasındadır. Amerikan Büyükelçiliği’ne yapılan feda eylemi de politik olarak çok güçlü bir eylemdir. Emperyalistler, işbirlikçi oligarşi ve onun yalakaları ne kadar demagoji yaparsa yapsın eylemin politik muhtevasını karartamazlar.
Birincisi; Eylemimiz, kadri mutlak sanılan Amerika’nın hiç de öyle olmadığını bir kez daha göstermiştir.
İkincisi; Herkesin sokağından bile geçmeye korktuğu Amerikan Büyükelçiliği’ne devrimciler hiç de karmaşık olmayan yaratıcılığıyla, cüret, inanç ve kararlılığıyla girmiştir. Emperyalistlerin her türlü güvenlik önlemlerinin devrimciler için aşılmaz olmadığını bir kez daha göstermiştir.
Üçüncüsü; Eylemimiz tüm dünya halklarına baş düşmanın Amerika olduğunu ve Amerika’nın dokunulmaz olmadığını göstermiştir.
Dördüncüsü; Eylemimiz, ülkemizi Ortadoğu halklarına karşı savaş karargahı olarak kullanan, yer altı, yer üstü her türlü zenginliklerimizi talan eden başta Amerika ve diğer emperyalistlere ülkemizin dikensiz gül bahçesi olmadığını göstermiştir. Elçilik eyleminin arkasından ülkemizde faaliyet gösteren emperyalist tekeller ve temsilcileri alarm durumuna geçmişler ve birçok programlarını iptal etmişlerdir.
Amerikan gazetesi New York Times, DHKP-C için “Amerika’nın yurt dışındaki çıkarları için riskler konusunda varsayımlara bir meydan okuma oluşturacak” yorumunu yaptı. Evet meydan okuyoruz; vatanımız emperyalistlerin at koşturacağı çiftliği değil. Ülkemizde sadece topraklarımızı parsel parsel satan işbirlikçi Amerikan uşakları yok, vatanı için canını feda eden devrimciler var.
Beşincisi; Eylemimiz gerçek antiemperyalistlerin sadece devrimciler, Marksist-Leninistler olduğunu bir kez daha göstermiştir. Eylemin hemen arkasında henüz daha elde somut hiçbir bilgi yokken eylemin “DHKPC tarafından yapıldığı” telaffuz edildi. Hatta bazı yazarlar DHKP-C dışında hiçbir örgüte ihtimal vermemiştir. Bunun tek nedeni vardır. Eylemin anti emperyalist politik muhtevasıdır.
Ülkemizde ve dünyada Amerika’yı doğrudan hedef alacak başka bir örgüt de yoktur. Dün bir biçimiyle emperyalistlere karşı direnen radikal İslamcı örgütlerin büyük çoğunluğu bugün Ortadoğu’da emperyalistlerin oyuncağı haline geldiler. Bu yanıyla radikal islamcı örgütler her zaman emperyalistlerin kullanımına açık ve uzlaşma içinde olmuşlardır. Tutarlı anti-emperyalistler sadece Marksist-Leninistlerdir. M-L çizgide silahlı mücadele veren bizim dışımızda dünyadaki tüm örgütler emperyalistler ve işbirlikçileri ile uzlaşma içinde. İdeolojik olarak büyük bir erozyona uğramış durumda. Bu yanıyla ısrarla anti emperyalist, anti oligarşik devrim diyen biz varız. DEVRİM DE, SİLAHLA YAPILIR, SİLAHLA KORUNUR. Bunu kanıtlayan başka bir örnek yok.
Onun için Büyük Direniş boyunca devrimciliği yeniden tanımlayacağız dedik. DEVRİMCİLİK DİRENMEKTİR dedik. Direnmeyen çürür dedik. Direnmeyenler çürüdü.
Kimi aklıevveller, “uzun süredir uykuda olan örgüt” diyorDHKP-C için. DHKP-C hiçbir zamanuyumadı. ABD haydutu tüm dünyayaimparatorluğunu ilan ederkenDHKP-C, emperyalistlerin Anadolutopraklarından devrim umudunu yoketmek için gündeme getirdiği FTipi tecrit politikasına karşı 7 yıl süren122 şehidin verildiği ölümüne bir direnişin içindeydi. Bugün, Amerika’nı beyninde patlayan Alişan ŞanlıBüyük Direniş’in zaferidir.
Ülkemizin dörtbir yanında toprağa düşen şehitlerimiz şimdi Erdal olup, Hasan Selim olup, İbrahim olup, Alişan olup boy veriyorlar.
Şimdi devrimcilik anti-emperyalist olmaktır. Amerika’dan ve uşaklarından hesap sormaktır…
Şimdi devrimcilik dünya halklarının katili Amerika’ya karşı olmaktır. Herkes emperyalizme biat ederken, herkes emperyalizmle uzlaşmanın yollarını ararken, herkes diz çökerek direniyor görünürken, şimdi emperyalizme ve faşizme karşı mücadaleyi büyütme zamanıdır. Dünyanın dörtbir yanında halkların kanını akıtan, dünyayı kan gölüne çeviren emperyalistler ve onların işbirlikçisi iktidarlardır.
Marksist-Leninist olduğunu iddia eden örgütlerin bugün dost ve düşman kavramı birbirine girmiştir. Emperyalizm kavramı kafalarda adeta yok olmuştur.
Biz Marksist-Leninist devrim çizgimizden bir milim bile şaşmadık. Bize ustalarımız böyle öğretmiştir: İdeolojik ve siyasi çizginin doğruluğu ve yanlışlığı her şeyi belirler. Partinin çizgisi doğru ise her şey yolunda gider. Taraftarı yoksa taraftar kazanır. Silahları yoksa silah kazanır. İktidara sahip değilse iktidarı alır.
Fakat, çizgisi doğru değilse sahip olduklarını bile kaybeder.
Çizgi bir ağ ipine benzer: İp çekildimi bütün ağ açılır. Tayin ediciolan çizgimizin doğruluğudur. Çizgimizdoğru olduğu sürece gerisimutlaka gelecektir. Önemli olan çizgimizdeısrar etmemizdir. Kızıldere’denbugüne asla çizgimizden tavizvermedik. YOLUMUZ KIZILDERE’NİNYOLUDUR!
Çizginin doğruluğu önemlidir. Bununlabirlikte belirleyici olandoğru çizgiyi hayata geçirecek kadrolardır.Kadrolar hareketin motorlarıdır.Politikalarımızı hayata geçirecek,kitlelerle buluşturacak ve sahiplendirecekolan kadrolar ve tümCephelilerdir. Kadrolarımız, taraftarlarımız,sempatizanlarımız, tümCepheliler her zamankinden dahafazla kendilerine güvenmelidir…
Her düzeydeki insanımız kendini sürecin ihtiyacına göre donatmalıdır. Bunun ön koşulu beyinlerdeki sınırların kaldırılmasıdır. Alişan Şanlı’nın Fedası bize bunu emrediyor.
DEVRİMCİLİK, birincisi; düşman politikalarına karşı politika üretmektir! İkincisi; düşmanın politikalarını boşa çıkartmaktır. Hiçbir CEPHELİ BUNU AKLINDAN ÇIKARTMAYACAK!
Şehitlerimiz ve tutsaklarımız en büyük değerlerimizdendir. Düşman operasyonlarla onlarca kadromuzu tutuklayarak darbeler vurmak istiyor. Cephelilerin birinci görevi şehit ve tutsaklarımıza sahip çıkmaktır. Bunun için her Cepheli beş adım öne çıkarak şehit ve tutsak yoldaşlarımızın yerini doldurmalıdır. Düşmanın operasyon ve tutuklama politikalarını böyle boşa çıkartacağız.
Marksist-Leninist çizgimizde ısrar ederek gelişmenin önünü açacağız. Bunun yolu silahlı mücadeleyi büyütmektir. Evet, herkes emperyalizmle uzlaşsa da, silah bırakmanın yollarını arasa da, biz uzlaşmayacağız, savaşı büyüteceğiz. Doğru olan budur.
Bu çizgiyi hayata geçirmek ve sürekli dinamik tutmak için düşmana daha güçlü darbeler vurmalıyız. Daha güçlü darbeler vurmak için daha güçlü silahlara ihtiyacımız var. Daha güçlü silahlar bulmalıyız. İşte tüm kadrolarımızın, taraftarlarımızın önündeki en önemli görev budur.
Bu süreçte oligarşinin ve emperyalizmin saldırıları da artacaktır. Emperyalizmin ve oligarşinin saldırıları konusunda aşılıyız dedik. Tarihimiz en büyük rehberimizdir. 12 Temmuzlar’a, 17 Nisanlar’a bakın… 19 Aralık ve sonrasına bakın… Bir milim bile gerilemeyeceğiz.
Herkes “barış” derken, emperyalizmle ve işbirlikçileriyle uzlaşma içine girerken biz savaş diyoruz. Doğrudan dünya haklarının baş düşmanı Amerika’yı hedef alıyoruz. En güvenli yerinde vuruyoruz. İşgal eden, bombalayan, dünya halklarını katleden hep Amerika’dır. Ve bunu tüm dünyaya çok normalmiş gibi kabul ettirmek istiyorlar. Yani Amerika’nın Irak’ı işgal edip 1.5 milyon insanı katletmesi meşru görülüyor. Ne hakla işgal edersin diye sorgulanmıyor. İşgal ettiği yerlerde tecavüzlerden katliamlara, yapmadığı vahşet yok. Kimse terörist demiyor Amerika’ya.
İşte biz, bütün bu kabullenmenin üzerine, herkesin kafalarındaki statüyü yıkıyoruz. Ülkeleri işgal etmesi, yönetimlerini değiştirmesi bile kabul edilmek zorunda kalınan Amerika’ya vuruyoruz.
Eylemimizin bu yanıyla politik yanı çok güçlüdür.
Bize yönelen saldırılar da büyük olacaktır. Terör demagojileri daha da çoğalacaktır. Fiili saldırıların yanında bizi her alanda tecrit etmeye çalışacaklardır.
Hiçbir koşulda geri adım atmayacağız. Düşmanın terör demagojileriyle tecrit etme politikalarını boşa çıkaracağız. Dünya hakları nezdinde Emperyalizme, Amerika’ya vurmak kadar meşru bir şey yoktur. Yine ülkemiz için AKP neyin demagojisini yaparsa yapsın, AKP faşizmine karşı olan her kesimden milyonlar için AKP’ye vurmak kadar meşru bir şey yoktur. Onun için bu sürecin önünü emperyalizme ve işbirlikçisi AKP iktidarına karşı savaşı büyüterek açacağız.
AKP bizi terör demagojileriyle tecrit etmeye kalkarken biz AKP’nin faşizmine karşı çok geniş bir kesimi birleştirmeliyiz. Oligarşinin yalanlarını, tecrit etme politikalarını böyle boşa çıkartırız. Halkın her kesimine yönelik saldırılarının önüne halkı birleştirerek ve savaşı büyüterek geçeceğiz.
Emperyalizm bir taraftan dünyayı kangölüne çevirirken, oligarşinin yönetememe krizi ve faşist terörü her geçen gün daha fazla tırmanırken Kürt milliyetçilerinin, reformizmin “barış-uzlaşma” politikaları da hayat bulmayacaktır.
Hangi barıştan söz ediliyor? Halkın her kesimi her gün iliklerine kadar faşist terörü yaşıyor. Bu noktada faşist terörden mağdur olan her kesim bizim politikalarımızda buluşacaktır.
Biz her şeyi silaha dönüştürmeliyiz. Her yeri savaş alanına çevirmeliyiz. Mahkeme koridorlarından demokratik kurumlarımıza, emperyalist tekellerden katillerimizin karargahlarına kadar her yeri savaş ve direniş alanına çevireceğiz. AKP’nin faşist terörü halkı teslim alamayacak. BİZ KAZANACAĞIZ…
(1 Şubat 2013 tarihinde ABD Büyükelçiliğine yönelik, DHKC savaşçısı Alişan Şanlı tarafından gerçekleştirilen feda eyleminin ardından Yürüyüş Dergisi’nin 10 Şubat 2013 tarihli sayısından alıntıdır.)