Suriye’de ABD Emperyalizmi ve Türkiye Faşizminin Beslemesi Bir Çete İktidara Getirildi
HTŞ İsimli Çetenin Suriye’de Kurduğu Şeriat Düzeni, ABD’nin Orta Doğu Düzenidir
27 Kasım 2024’te ABD emperyalizmi ve Türkiye faşizminin beslemesi HTŞ (Heyet Tahrir eş-Şam) çetesi İdlip’ten harekete geçirildi. Önce Halep’i kuşatıp aldılar, sonra 8 Aralık 2024’e kadar geçen kısa sürede tüm Suriye’ye hâkim oldular.
Oysa sadece 10-15 bin arası silahlı güçleri vardı.
Bunun karşısında Suriye ordusunun gücü 160 bin civarındaydı. 10-15 bin kişilik bir ordunun karşısındaki 160 bin kişilik orduyu yendiğine tanık olmadık. 160 bin kişilik Suriye ordusunun savaşmadan, tüm bölgelerden çekilip yönetimi HTŞ’ye devrettiğine tanık olundu.
Kürt Milliyetçilerinin askeri gücü de HTŞ çetelerinden çok daha fazlaydı, 60 bin civarı savaşçı. Yine Suriye Milli Ordusu dedikleri grubun gücü 80 bin civarı silahlı militandı.
Yani en küçük gurup sayılabilecek HTŞ’nin iktidarı alabilmesinin arkasında kendi askeri gücü değil, ABD emperyalizminin ve Türkiye faşizminin gücü, etkisi bulunuyordu.
Çünkü bu Heyet Tahrir eş-Şam başından beri ABD emperyalizmi ve Türkiye-Arap ülkelerindeki işbirlikçilerinin desteklediği, eğitip donattığı, silahlandırdığı güçlerden biriydi. ABD emperyalizminin bu işbirlikçisini “terör örgütü” listesine alması da, bu işbirlikçisinin kurduğu şeriat düzeni karşısında demokratik yönetim çağrısı yapması da sahtekârlıktır, dünyanın gözünü boyamak içindir. HTŞ, ABD emperyalizmi ve Türkiye faşizminin
Orta Doğu yüzüdür.
HTŞ Orta Doğu’daki Amerika’dır, Orta Doğu’daki Türkiye Faşizmidir
HTŞ çetesi iktidara geldiği günden bugüne her gün emperyalist işgale karşı direnen Suriye halkına yönelik, özellikle Alevi halka yönelik katliamlar yapıyor. Bu dünyanın gözleri önünde oluyor. HTŞ katliamları, doğrudan resmi kıyafetli katilleri eliyle de ama çoğunlukla da sivil kıyafetli örgütlediği çeteleri eliyle gerçekleştiriyor. Bir yandan katliam yaparken diğer yandan bu katliamların sorumluluğunu üstlenmiyor.
Bu bilinmedik bir yöntem değil, ABD emperyalizminin halka karşı kullandığı kontrgerilla savaş yöntemlerinden biridir. Türkiye faşizmi de ABD’den aldığı bu eğitimi Türkiye’de uygulamıştır. Türkiye’de kontrgerillanın sivil kıyafetle, hatta gerilla kıyafeti giyerek köylere girip katliam yaptığı bilinir. HTŞ’nin de bu kontrgerilla faaliyetlerini kendilerini eğitip donatan sahiplerinden öğrendiği muhtemeldir.
Suriye’de HTŞ’nin iktidarı ele geçirmesinin arkasında Türkiye’nin olduğunu Trump açıklamıştı. Donald Trump 16 Aralık 2024’te Suriye’nin işgaline ilişkin şöyle diyordu: ‘’Erdoğan çok zeki biri. Bunu binlerce yıldır istiyordu ve başardı. Kimse gerçekten kazananın kim olduğunu bilmiyor ama bence Türkiye kazandı’’ dedi. Erdoğan Trump’ı doğruluyordu; ‘’Sayın Trump aslında bir durum tespiti yaparak ülkemizin gücü ve etkinliğinin altını çiziyor. Doğru söze ne denir? Tespitler yerinde. Aramızda herhangi bir sıkıntı gerçekten yok.’’
Aslında daha öncesi de vardı. Örneğin; 23 Kasım günü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’ye ilişkin, ‘’Tabii bu çözüm arayışlarının diplomasiyle ve yapıcı yaklaşımla cevap alınamadığı yerde, başka türden adımları zamanı geldiğinde mecburen nasıl atarız ona bakacağız.’’ diyordu. Peki Suriye ile diyalog arayışı görüntüsü niye oluşturulmuştu. Bu konuda da Fidan şöyle diyordu; ‘’Bizim saldırganlık veya işgal gibi bir derdimiz yok. Rejim değişikliği gibi bir derdimiz yok. Bunu ortaya koyduğunuz zaman diğer taraf bundan bir alarm vaziyeti üretmiyor. Bölgede geri kalan konularla ilgilenmeye yönelik çalışmalarına devam ediyor.’’
Yani Fidan diyordu ki; diyalog arayışı görüntüsü yarattık ki Esad yönetimi saldırı hazırlığını fark etmesin, önlem almasın!
Ama saldırının ve işgalin arkasındaki tek gücün Türkiye olmadığını, dahası asıl gücün Türkiye olmadığını tahmin edebilir herkes. Türkiye faşizminin ABD’nin icazeti olmadan ayağa kalkıp yürüyemeyecek kadar bağımlı olduğunu biliyoruz. Türkiye faşizminin arkasındaki güç de ABD emperyalizmiydi. Bu nedenledir ki HTŞ’nin iktidarı ele geçirmesinden hemen sonra kutlama ve ilişki geliştirme adımları arka arkaya atıldı.
Nitekim eski bir İngiliz dış istihbarat servisi MI6 görevlisi olan Alastair Crooke 2 Aralık’ta, 27 Kasım’da HTŞ öncülüğünde başlatılan operasyonun arkasında NATO ve İsrail var diyordu. Crooke, HTŞ’nin işgal saldırısını başlatmasından hemen önce hem NATO Genel Sekreteri hem de İsrail iç istihbarat örgütü Şin Bet’in şefinin Ankara’ya gelerek Türkiye hükümetiyle yaptığı görüşmelere dikkat çekiyor, bu görüşmelerde Tayyip Erdoğan’ın işgal planına onay verdiğini söylüyordu.
Özcesi HTŞ’nin öncülüğünde 10 örgüt bir ‘’operasyon odası’’nda bir araya getirilmiş, Suriye’nin işgal planı yapılmışve harekete geçilmişti. Ama Suriye ordusununhemen hiç direniş göstermeden geriye çekilmesinin arkasında,bu saldırı planının çok daha öncelerden örgütlenmeyebaşladığı ve Suriye yönetiminin, Suriye ordusununaltının çok daha önceden oyulduğu sonucu çıkıyor.
Emperyalizmin temsilcileri adeta açıklama ve HTŞ’nin başı Colani ile bir araya gelme sırasına girdiler. Birleşmiş Milletler Suriye Özel temsilcisi Colani ile bir araya gelip desteğini açıkladı.
O zamanın ABD Başkanı Joe Biden; ‘’tarihi bir fırsat’’ değerlendirmesi yaptı.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi MENA Direktörü Julien Barnes-Dacey, AB’nin Suriye için kaynak ayırması gerektiğini söyleyip ‘’AB olumlu bir gidişatı teşvik etmek için hızlı ve anlamlı adımlar atmalı’’ dedi.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, “memnuniyetle karşılıyoruz” açıklaması yaptı.
İsrail’in HTŞ’ye desteğini Netanyahu ‘’Orta Doğu için tarihi bir gün’’ diyerek açıkladı.
ABD hızla Şam’da görüşme yaptı ve Colani’nin başına koydukları 10 milyon dolar ödülü kaldırdıklarını açıkladı. Zaten ödül koymalarının amacı bu çetelerle işbirliklerini gizlemekti.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen,
Brüksel’in Suriye’nin yeni lider kadrosuyla ‘’doğrudan teması’’ yoğunlaştıracağını belirtti.
Almanya Dışişleri Bakanlığı Şam’da HTŞ temsilcileriyle görüştüklerini açıkladı.
BAE, Mısır, Umman, Katar, Suudi Arabistan gibi işbirlikçi Arap ülkeleri de Suriye de özgürlük, devrim, diktatörlük yıkıldı naraları atarken HTŞ’yi destekleyen açıklamalar yaptılar.
Bu açıklamalar da HTŞ’nin sahiplerinin kimler olduğunu gösteriyordu.
Ve tüm bu emperyalist ve işbirlikçi ülkeler, HTŞ’nin Suriye’de şeriata dayalı bir iktidar kuracağını biliyorlar. AB temsilcilerinin, kadınların haklarına saygılı bir yönetim oluşturulması çağrıları sembolik ve aldatmaya yöneliktir. Asıl olarak kendi kitlelerinin ‘’duyarlılıklarını’’ dikkate alarak yaptıkları, manipülatif açıklamalardır.
HTŞ’nin demokratik yönetim kurup kurmayacağı üzerine beklenti açıklamaları, HTŞ’nin kimliği, ideolojisi konusunda halkın kafasını karıştırmak için yapılıyor. Değilse, emperyalizm de HTŞ’nin kimliğini, ideolojisini biliyor. Emperyalizmin hizmetindeki İslamcı ideolojiyi kullandıkları için kendileri büyütüyorlar zaten.
Ve eski ABD Büyükelçisi James Jeffrey, HTŞ’ye desteklerini şöyle açıklıyordu: ‘’HTŞ’nin dağılmasını istemiyorduk. Bu grubun, el-Esad karşıtı silahlı muhalefeti temsil etmeye devam etmesi bizim için önemliydi.’’ dedi. HTŞ ile hem ABD’nin hem de Türkiye’nin ilişki yürüttüğünü itiraf ederek, ‘’…mevcut koşullarda bu gruplarla işbirliği yapmak daha büyük felaketleri önlemek için bir zorunluluk haline geliyor’’, ‘’Türkiye, İdlib’te varlığını sürdürmek için HTŞ’yi bir manivela olarak kullanıyor. Biz de bunu kabul ediyoruz’’ dedi.
Bu açıklamalar ve yaşananlar, Suriye’de bugün emperyalizmin ve işbirlikçilerinin projesi olarak HTŞ’nin iktidara getirildiğini gösteriyor.
Kürt Milliyetçiliğinin HTŞ ile görüşmeleri, Suriye’nin bu işbirlikçi yönetimini meşru kabul etmesi ve ortak ordu kurma kararı almaları da emperyalizmin politikasının sonucudur.
Kürt Milliyetçi hareketin peşine takılmış ülkemiz reformizminin HTŞ güzellemelerine de rastlıyoruz. Halk düşmanı, işbirlikçi HTŞ’yi halka kabul ettirme çabaları,
Kürt Milliyetçiliğinin kuyruğuna takılıp ABD işbirlikçiliğini, HTŞ ile kurulan ilişkileri meşrulaştırmak içindir. Evrensel yazarı Hediye Levent bunlardan biri. 23 Ocak’ta Lazkiye’de neler oluyor? Aleviler Ne İstiyor? başlıklı yazısında, HTŞ’nin Alevilere yönelik katliamlarını aklamaya çalışıyordu. Şöyle yazıyordu; ‘’Ne Lazkiye’de ne de köylerde ‘önceki yönetim iyiydi’ ya da ‘keşke düşmeseydi’ … diyen tek bir insana rastlamadı…’’ Yani HTŞ’nin ABD ve Türkiye faşizmi eliyle iktidara getirilmesinden halk memnun diyor Evrensel. Devam ediyor, ‘’Lazkiye ve çevresinde Aleviler HTŞ’den nefret etmiyorlar’’, ‘’Alevilere yönelik HTŞ tarafından yöneltilen sistematik bir saldırı ya da katliam yok’’ diyor. Yani kendine solcu, sosyalist diyen Evrensel de HTŞ’yi kabullendirmeye çalışıyor. Dünyanın gözleri önünde yaşanan Alevi katliamlarını yok saymamızı istiyor, emperyalizmin işbirlikçilerini kabullendirmek için çırpınıyor.
HTŞ, Suriye’de Şeriat Hükümlerine Dayalı Bir Devlet Kuracaktır
Şeriat, Emperyalizmin Orta Doğu Halkları için Uygun Gördüğü Yönetimdir
HTŞ’nin Suriye’de tüm dinlerin ve milliyetlerin haklarını tanıyan, laik bir yönetim kuracağını söyleyenler yalan söylüyorlar. Bu emperyalizmin Suriye işgalini meşrulaştırmak, Suriye’nin meşru yönetiminin yıkılmasını halklara kabul ettirmek için ürettiği bir yalandır.
Değilse emperyalizmin de Suriye için, Orta Doğu için öngördüğü yönetim biçimi şeriat hükümlerine dayalı, dinin emperyalizmin çıkarlarına hizmet edecek şekilde yorumlandığı ve uygulandığı bir yönetimdir. Bunun örnekleri Orta Doğu’da var. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Ürdün krallıkları da emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden dini yönetimler. Bir benzeri Suriye’de kurulacak.
ABD’nin Yeşil Kuşak projesi bilinir. ABD emperyalizmi dinci hareketleri geçmişten günümüze Orta Doğu’da kendi iktidarı için kullandı. Afganistan’da Taliban’ı, El Kaide’yi kullanarak sol sosyalist görünümlü yönetimi devirdi, bugünün dinci, kadınların çarşaflardan çıkamadığı, şeriatla yönetilen Afganistan’ını yarattı.
HTŞ de, doğrudan emperyalizmin yetiştirmesi ve eğittiği bir grup olarak Suriye’de emperyalizmin çıkarlarının bekçi köpeği olacak.
HTŞ nasıl oluşturuldu?
HTŞ’nin daha önce kullandığı isim El Nusra idi.
ABD Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) çerçevesinde Arap ülkelerinde yönetim değişikliğini gündeme getirmişti. AKP ve Müslüman Kardeşleri kullanarak işbirlikçi İslam’ı yaratacaklar ve bunlara dayanarak işbirlikçi iktidarlar kuracaklardı.
2011’de Suriye’de başını Müslüman Kardeşlerin çektiği çok sayıda silahlı örgüt ortaya çıkmış. Saldırı, katliam ve işkencelerle gündeme gelmişlerdi. El Nusra da bunlardan biriydi. El Kaide’nin Suriye kolu olarak örgütlenmişti. Irak’ta hapishaneden çıkarılan El Kaide militanı Colani tarafından kurulmuştu. Suriye’de ABD ve Türkiye’nin yetiştirmesi çetelerin saldırılarının başlatıldığı dönemde, Colani, El Kaide tarafından Suriye’ye gönderildi, El Nusra Cephesi’ni kurdu. Türkiye’de kamplarda eğitim gördüler, Reyhanlı katliamında kendilerine verilen görevi yerine getirdiler. Yani ABD ve Türkiye’nin denetiminde örgütlenip, eğitilip silahlanıyor, Türkiye’yi üsleri olarak kullanıyorlardı.
The Economist’e konuşan El Nusralılar, Suriye’de Şeriat devleti kurmak istediklerini ve bunu gerçekleştirdiklerinde Alevileri “cezalandıracaklarını” söylüyorlardı. Kadınların beyninin erkeklerin beyninden küçük olduğunu savunuyorlardı. Tam ABD emperyalizmi içinkullanabileceği gericilerdi yani. 2013’te El Nusra ile IŞİDarasında kimi çatışmalar yaşandı. Bu dönemde El Nusra,El Kaide lideri Ayman el Zevahiri’ye biat etti. ABD,Türkiye ve diğer “müttefiklerin” desteklediği IŞİD karşıtıcepheye katıldı.
Nusra’nın bu dönemde ismi değiştirildi. Katliamcı, dinci örgüt emperyalizmin arkasında daha rahat durabileceği bir görüntüye, kimliğe bürünecekti. Ki bu dönemde Suriye halkının direnişi emperyalist işgal heveslerine ket vurmuştu. Nusra isim değiştirecek ve öne çıkarılacaktı. Önce Şam’ın Fethi Cephesi ismini sonra da Heyet Tahrir es-Şam (Şam Kurtuluş Heyeti) ismini aldı.
Colani ABD tarafından Irak hapishanelerinden çıkarılıp Suriye’de savaşa gönderilmiş bir işbirlikçi, kurduğu örgüt de Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerin finanse ettiği, Türkiye’de eğitilip donatılan, ABD emperyalizmi tarafından desteklenen, silahlandırılan bir örgüttür.
Nitekim Tayyip Erdoğan Beştepe’de bu örgütü savunarak
‘’PYD DAEŞ’e karşı savaşıyorsa El Nusra da canla başla savaşıyor ona neden terör örgütü diyorsunuz?’’ demişti. MİT tırları skandalında yakalanan silahlar da ElNusra’ya teslim edilmek içindi. 2013’te İHH’nin yardımadı altında malzeme taşıdığı Rakka El Nusra’nın denetimindeydi.
Charles Lister’ın 2019’da Hudson Enstitüsü için hazırladığı raporda şu bilgilere yer veriliyordu:
‘’Buradan itibaren HTŞ, … yabancı hükümetlerle diyalog kurmak üzere bir siyasi büro kurdu; Türkiye ve Milli İstihbarat Teşkilatı’yla (MİT) yakın ilişkiye girdi…’’ HTŞ’ye ABD’nin operasyon desteği de verdiği iddiaediliyordu. Örgütten ayrılıp “Tanzim Hurras el Din (THD)’’ adlı bir örgüt kuranlar olmuştu. Bu örgütle HTŞ arasında da çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda ABD’nin HTŞ’ye verdiği destek şöyle açıklanıyordu; ‘’30 Haziran 2019’da THD’nin altı lideri, ABD’nin bir hava saldırısıyla öldürüldü. ABD, iki yıldır kuzeybatı Suriye’de tek bir hava saldırısı yapmamıştı… İki ay sonra ABD, THD’nin müttefiki, Colani’nin rakibi Ensar el Tevhid’i vurdu. Aynı günlerde, El Kaide’nin deneyimli liderlerinden biri, İdlib’de aracına yerleştirilen patlayıcıyla öldürüldü.’’
Şimdi bu örgüt aracılığıyla Suriye’de ABD’nin yeni sömürgeleştirdiği bir ülke şeriat hükümlerini esas alarak kuruluyor. Colani de buna işaret ediyor; ‘’Suriye’de bundan böyle ahlak polisi şeriata uygun davranmayanlara müsaade etmeyecektir. Biz Suriye halkını şeriata uymaya çağırıyoruz. Davetimize direnenler olursa şiddetin gücüyle karşı karşıya kalacaklardır. Başörtüsüz kadınlar, gereğini yapmaya davettir beyanatım.’’
SONUÇ OLARAK;
ABD emperyalizminin hakimiyetine çalışan, bunu destekleyen sol olamaz.
HTŞ gibi işbirlikçi İslamcı çetelerin iktidarını bile desteklemeye varan oportünizm çukurun dipsiz halidir.
HTŞ’nin şeriatını, Alevi katliamlarını, aydınları katletmesini aklamaya çalışanların ismi devrimci, sol, demokrat, ilerici değildir. Düpedüz gericiliğin dip noktasıdırlar. İlerici bir değer taşımıyorlar demektir.
HTŞ ile birlikte emperyalizmin ordusunu oluşturmaya çalışan, HTŞ’nin iktidarını destekleyen Kürt Milliyetçiliği Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının, Kürt halkının çıkarlarının savunucusu değildir. Kürt halkının taleplerini emperyalizmin işbirlikçiliği için kullanan, işbirlikçilerdir.