Home Eğitim UZLAŞMA, TESLİMİYET VE NİHAYET TASFİYE

UZLAŞMA, TESLİMİYET VE NİHAYET TASFİYE

0

30 Yıldır Sırtını Emperyalistlere Yaslayan ve İşbirlikçi Oligarşi ile Uzlaşmak için Savaşan Kürt Milliyetçi Hareket PKK, Kendini Tasfiye Kararı Aldı!

TASFİYE KARARI KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN İFLASIDIR!
ABD EMPERYALİZMİ VE TÜRKİYE FAŞİZMİNE
İŞBİRLİKÇİLİK YAPMAKTIR!

Faşist MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’de Meclis’in açılış konuşmasında Öcalan’a “terör eylemlerine son vererek örgütün lağvedilmesi” çağrısı 27 Şubat 2025 tarihinde karşılığını buldu. 27 Şubat’ta İmralı’ya gönderilen DEM Parti heyetiyle birlikte Öcalan, emperyalistlerin ve işbirlikçileri Türkiye faşizminin istediği açıklamayı yaptı. Daha sonra DEM Parti İmralı heyeti İstanbul’a
dönerek Taksim Marmara Oteli’nde bir basın toplantısı
ile açıklamayı hem Türkçe hem de Kürtçe okudular.

Öcalan’ın PKK’ye yaptığı örgütü tasfiye çağrısı esasında Kürt milliyetçi hareketin 1993 yılında ilan ettiği ilk ateşkesten beri yapmak istediğiydi.

Bu sürecin bugüne kadar uzaması emperyalistlerin bölgedeki politikalarına bağlıydı. Bugün yapılan açıklamanın zamanlamasından, DEM Parti heyetinde yer alacak kişilerin belirlenmesine, oturma düzeninden açıklama metninin virgülüne kadar çerçevesi ABD emperyalizmi ve işbirlikçisi AKP faşizmi tarafından belirlenmiştir. Nitekim Öcalan’ın tasfiye açıklamasından hemen sonra ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından bu sürecin bir yıldır gizli görüşmelerle hazırlandığı açıklanmıştır. Yani bugünlerde
izlediklerimiz, aslında kapalı kapılar arkasında sonuçlanmış pazarlıkların, tartışmaların açıktan sahnelenmesidir.

Öcalan’ın PKK’ye tasfiye çağrısı milliyetçilik çıkmazının kaçınılmaz sonucudur; ancak Öcalan bunu hala milliyetçilik dışındaki ideolojik nedenlerle açıklamaya çalışıyor.

Kürt milliyetçi hareketin tarihi kendini inkârlar tarihidir; Öcalan’ın tasfiye çağırısında da inkârlar, emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin duymak istediği şekilde çarpıtmalar… hepsi mevcut…
Şöyle diyor Öcalan , “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. Asrı, iki dünya savaşı, reel sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkârı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.
Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkârının çözülüşü, ifade özgürlüğün[1]de sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.”

GERÇEKLER VE ÇARPITMALAR İÇ İÇE

Birincisi; PKK’yi etkileyen 1970’lerde ülkemizdeki silahlı devrim mücadelesidir. PKK 1970’lerde ülkemizdeki Marksist-Leninist silahlı devrim mücadelesinden etkilenmiş ancak hiçbir zaman Marksist-Leninist bir hareket olmamıştır.
PKK, Kürt küçük burjuva milliyetçi bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Bütün tarihi boyunca ideolojisine de, programına da, taktik ve stratejik mücadele anlayışına da küçük burjuva milliyetçiliği yön vermiştir.

İkincisi; Öcalan, tasfiye nedenlerinden birisini de “reel sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü” olarak gerekçelendiriyor. Bu da, Kürt milliyetçi hareketin 90’lardan beri emperyalistlere sırtlarını dayamak için dillerine pelesenk ettikleri bir söylemdir.
“Reel sosyalizm” kavramı, Stalin’den sonra Sovyetler Birliği’nde Komünist Parti’yi ele geçiren Kruşçev ve nihayetinde Gorbaçov’un karşı devrimlerle ihanetine kadar olan revizyonist yöneticilerin emperyalistlerle uzlaşmacı, işbirlikçi politikalarını inkârın kavramıdır.
Kürt milliyetçi hareket, revizyonizmin sosyalizme ihanetini görmek yerine sosyalist ülkelerdeki karşı-devrimleri “reel sosyalizmin iç sorunları” diyerek sosyalizme saldırdı. Bu saldırılarını kendilerini tasfiye açıklamasında da sürdürmektedir.

Üçüncüsü; Öcalan’a göre PKK’yi yaratan geçmişteki “Kürt realitesini inkâr” da ortadan kalkmıştır:
Özal’ından Demirel’ine kadar “Kürt Realitesini tanıyoruz” dememişler miydi? Yani “Kürt sorunu yok, terör sorunu, PKK sorunu” vardır.

Dördüncüsü; PKK’yi var eden “başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zemin de” ortadan kalkmış ve “ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler” PKK’nin varlığını anlamsızlaştırmıştır. Onun için benzerleri 90’lı yıllarda ömrünü tamamlamışken PKK kaçınılmaz olarak bugünlere kadar kendini tekrarlayıp durmuştur. Bu durumda silahlı mücadelede, bağımsız Kürdistan, federalizm, özerklik, otonomi… gibi taleplerde ısrar etmek anlamsızdır. Dolayısıyla tasfiye kaçınılmazdır.

Tarih çarpıtılarak yazılamaz; üzerinden 30-35 yıl geçti ama 90’lı yılları herkes bilir; binlerce köyün yakılıp yıkıldığı, milyonlarca Kürdün göç ettirildiği, gözaltıların, işkencelerin, katliamların, infazların, kayıpların, “faili meçhullerin” en fazla olduğu, kontrgerillanın iktidarda olduğu bir dönem için “ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler” denilirse bu, Kürt halkını tasfiyeye ikna etmek için söylenen bilinçli bir yalan ve çarpıtmadır.
“Hegemonik güçlere karşı 1000 yıldır gönüllülük temeli süren Türk-Kürt ittifakı”ymış… Bunlar faşist devletin duyulmasını istediği söylemlerdir. Halklar arasında düşmanlık zaten hiçbir zaman olmamıştır.

Anadolu’da Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Rum’u, Ermeni’si Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Alevi’si, Sünni’si yüz[1]yıllardır, binyıllardır birlikte yaşamayı bilmişlerdir.
Sorunun kaynağı egemenlerdir. Halkları bölüp parçalayan ve birbirine düşmanlaştıran dün de, bugün de egemenler olmuştur.
Öcalan’a göre “Türkler ve Kürtler bin yıldır ittifak
halinde”ymiş fakat son 200 yıldır kapitalist modernite
bu ittifakı yıkmak için uğraşıyormuş.
Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmış…”
Bu da oligarşinin yıllardır halkların meşru mücadelesini
“dış güçler” diyerek gayrimeşru gösterme söylemlerine hizmet eden ve oligarşiyi aklayan bir paragraftır.

“Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir” diyor Öcalan.

BU DURUMDA NE YAPMAK GEREKİYOR?

Faşist Erdoğan’ın da dediği gibi “içimizi düzenlememiz ve güçlendirmemiz” gerekiyor.
Burada şunu da belirtelim, Kürt milliyetçi hareket “kapitalist modernite*” diyerek işbirlikçisi olduğu emperyalizmin suçlarını örtmeye çalışmaktadır. Kürt milliyetçi hareket 1990’lardan sonra emperyalizmin değiştiğini, hatta diktatörlükleri yıkıp demokratikleştirdiğini, “demokratik emperyalizm” olduğunu iddia
etmiştir.
Daha çok emperyalizm kavramı yerine onun suçlarını örttüğü, kendi işbirlikçiliğini de gizleyen “kapitalist modernite” kavramını kullanmaktadır. Son tasfiye çağrısında da yine aynı şeyi yapmış ve emperyalizmi tek bir kelimeyle bile anmazken “kapitalist
modernite” diyerek emperyalizmi yok saymış ve suçlarının üstünü örtmüştür. Örtmüştür çünkü emperyalizmle işbirliği yapmaktadır. Kendini maşa olarak emperyalizme kullandırmaktadır.

BAĞIMSIZLIK, FEDERASYON, ÖZERKLİK, KÜLTÜREL TALEPLER…
TÜM VARLIK NEDENİNİN İNKÂRI!

Kürt milliyetçi hareket Bağımsız Kürdistan talebiyle ortaya çıkmıştı. 90’larda bağımsızlık talebinden vazgeçip “federasyon, özerklik ve hatta muhtariyete” razıyız demişlerdir. Sonra “ana dilde eğitim, kültürel talepler” noktasına gerilediler.
Bugün bakın ne diyor Öcalan; “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”

PEKİ ÖCALAN’IN ÇÖZÜMÜ NEDİR?
FAŞİZMLE BARIŞ, DEMOKRATİK TOPLUM!
KİMİNLE UZLAŞACAKSINIZ?
AKP FAŞİZMİYLE Mİ?

Öcalan PKK’yi tasfiye etmek için bu açıklamayı yaparken AKP faşizmi diğer taraftan pervasızca saldırılarını sürdürüyordu. Daha bir hafta önce DEM Parti’nin Kağızman Belediye Başkanı görevden alınıp yerine kayyum atandı! Operasyonlar, gözaltılar, işkenceler tutuklamalar kesintisiz sürüyor.

AKP’DEN BARIŞ, UZLAŞMA, DEMOKRASİ BEKLEYENLER “ŞAŞKINLIK” İÇİNDE SORUYOR;
BU NASIL UZLAŞMA, BU NASIL BARIŞ?

FAŞİZMLE UZLAŞARAK DEMOKRASİNİN GELDİĞİ NEREDE GÖRÜLDÜ?

AKP faşizminde bir sorun yok; Öcalan ile yapılan görüşmelere “Terörsüz bir ülke için” demişti. Yapılan operasyonlar için de “terörle mücadele yapıyoruz” diyor.
Toplumlar tarihinde “Demokratik Toplum” diye bir şey yoktur. Bütün insanlık tarihi boyunca İlkel Toplum, Köleci Toplum, Feodal Toplum, Kapitalist Toplum ve Sosyalist Toplumlar vardır. İnsanlık tarihinde toplumların niteliği üretim tarzıyla belirlenir. Bugünkü toplumsal süreç de kapitalist toplum olarak nitelendirilmektedir. Öcalan kendine göre topluma bir ad uyduramaz.
Demokrasi, faşizm gibi kavramlar devletlerin yönetim biçimiyle ilgili kavramlardır. Kapitalist devletin yönetim biçimi ya burjuva demokrasisi ya da faşizmdir.
Türkiye oligarşisinin yönetim biçimi ise sömürge tipi faşizmdir. Faşizmden halklar için demokrasi olacağını
beklemek halkı kandırmaktır.
Öcalan’ın “Demokratik Toplum” söylemi tamamen emperyalizmi ve faşizmi aklamaya yönelik bir söylemdir. Sürekli faşizmle yönetilen ülkemizde asla demokrasi olamaz.

SİLAHLI MÜCADELEYİ FESHETME ÇAĞRISI AYNI ZAMANDA ABD’YLE TÜRKİYE OLİGARŞİSİYLE İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISIDIR!

Öcalan, PKK’ye çağrısını şöyle bitiriyor: “Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır. Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu
iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.
Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Öcalan’ın çağrısı oldukça açık. 30 yılı aşkın zamandır tasfiye etmek için uğraştıkları Kürt halkının silahlı mücadelesi nihayet “uygun” zeminini bulmuştur.
Öcalan’ın 25 yıl önce İmralı savunmalarında “ben, eğer fırsat verilirse demokratik cumhuriyet temelinde Türk Devleti’ne hizmet etmeye hazırım” dediği fırsat verilmiştir.
Önümüzdeki süreçte Türkiye Devleti’ne ne tür “hizmetleri” olacağını geçmiş 25 yıllık tutsaklığından biliyoruz. Tutsaklığının 25 yılında Kürt halkının silahlı mücadelesini tasfiye etmek için yoğun çaba sarf etti.

ÖCALAN’IN TASFİYE ÇAĞRISI BAŞTA ABD OLMAK ÜZERE EMPERYALİSTLERİ VE İŞBİRLİKÇİLERİNİ MEMNUN ETTİ!

Kürt milliyetçi hareketin silahlı mücadelesinin tasfiyesi başından beri bir ABD projesi olarak geliştirilmiştir. Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesinden, bugüne kadarki bütün süreç ABD’nin bölge politikalarından bağımsız gelişmemiştir. Bugün yine silah bırakma çağrısının zamanlamasından açıklamanın içeriğine kadar hepsi ABD’nin bölge politikalarına uygun olarak yapılmaktadır.
Nitekim Öcalan’ın “PKK kendini feshetmelidir” açıklamasının hemen ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 28 Şubat’ta yaptığı açıklamada hükümet ile İmralı arasındaki müzakerelerin bir yıldan uzun süredir devam ettiğini ve görüşmelere birisi tam yetkili dört kişilik bir heyetin eşlik ettiğini, Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi, Yargıtay’dan üyeler ve yüksek hakimlerin bulunduğu 20’nin üzerinde hukukçudan oluşan bir masanın çalışmalar yaptığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm gelişmelerden haberdar olduğunu iddia etti.
Yani Öcalan’ın “PKK kendini feshetmelidir” çağrısı süreci basında gösterildiği gibi 1 Ekim’de faşist MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a çağırısı ile başlamadı.
Devlet Bahçeli’yi de, Tayyip Erdoğan’ı da, Öcalan’ı da konuşturan ABD’dir. ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi çerçevesinde hepsine yeni görevleri verilmiştir.

ÖCALAN’IN PKK’Yİ TASFİYE ÇAĞRISI KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN İFLASIDIR
SOSYALİZM TÜM DÜNYA HALKLARININ TEK KURTULUŞ UMUDUDUR!

Milliyetçilik çözüm değildir. Milliyetçilik halkları
kurtuluşa götüren değil, bölüp parçalayan burjuva ve
küçük burjuvazinin ideolojisidir. PKK’nin ideolojisine,
stratejisine ve mücadele anlayışına başından beri yön veren hep küçük burjuva milliyetçiliği olmuştur. PKK’yi bugün emperyalizmle ve işbirlikçi AKP faşizmiyle uzlaştıran Kürt milliyetçi ideolojisidir.
Milliyetçilik çıkmazdır. Halkları kurtuluşa götüremez. Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkını Kullanması da sadece sosyalizmle birlikte gerçekleşmiştir.

PKK ise milliyetçi politikalarının çıkmazını sürekli sosyalizme saldırı ve kendini inkârla örtmeye çalıştı.
Öcalan’ın çağrısında “aşırı tekrar” diye ifade ettiği milliyetçilik çıkmazıdır. Ancak Kürt milliyetçi hareket kendini tasfiye noktasına geldiği durumda bile bunu görmeyip sosyalizme saldırmakla işbirlikçiliği ve tasfiyeyi açıklıyor.
Ezilen ulusların tek kurtuluş yolunun sosyalist devrimler olduğu gerçeğinin inkârı, Kürt milliyetçi hareketini, “ulusal kurutuluş mücadelesini” de inkâr noktasına getirmiştir.
İnkâr, ulusal bağımsızlıktan federasyona, özerklik
talebinden kültürel taleplerin inkârına kadar getirmiştir Kürt milliyetçi hareketi. Diğer taraftan ise emperyalizm ve işbirlikçi oligarşi meşrulaştırılmaya çalışılarak tüm gerçekler ters yüz edildi. Emperyalizm ve işbirlikçi faşist iktidarlarla uzlaşma, işbirliği meşrulaştırıldı. Kürt halkının ulusal kurtuluş mücadelesini verdiğini iddia eden bir hareket Suriye’de emperyalizmin kara ordusu durumuna getirildi.
Bugün gelinen nokta milliyetçilik çıkmazının kaçınılmaz sonucudur.
Bu sonda Kürt halkı için asla kurtuluş yoktur. Kürt halkının meşru, silahlı mücadelesi, direnişi, emperyalizme, işbirlikçisi Türkiye faşizmine kurban edilmektedir.
Hem de bu Öcalan aracılığıyla yaptırılmaktadır. Kürt
halkı buna izin vermemelidir.

Kürt halkının kurtuluşu sosyalizmdedir. Kendi kaderini tayin hakkını ancak ve ancak sosyalist devrimle kullanabilir. Bu tarihin kanıtladığı biricik gerçektir. Ezilen uluslar kendi kaderini tayin hakkını sadece sosyalist iktidarlarda özgürce kullanabilmiştir.
Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, 60’tan fazla ulus ve ulusal topluluğun bulunduğu ve 130 dilin konuşulduğu coğrafyadadır. Sovyetler Birliği, ayrılma hakkına sahip ve eşit statüde 15 birlik cumhuriyetinin federasyonuydu. Bu federe cumhuriyetlerin yanı sıra 20 özerk cumhuriyet, 8 özerk bölge ve 13 ulusal bölge olarak yapılanan siyasi sistem, tüm ulusal toplulukların özerkliğini olanaklı kıldı. Tüm dillerin özgürlüğü ve ana dilde eğitim garantilendi, bütün dillerin serpilip gelişmesinin imkânları sağlandı, 124 dilde kitap basıldı.
Sosyalizm düşmanı emperyalistlerin tüm karalamalarına rağmen Sovyetler Birliği ve halk iktidarlarının olduğu ülkelerde halkla ulusal kimlikleriyle, ana dilleriyle, kültürleriyle, inançlarıyla özgürce yaşayabilmişlerdir.
Sosyalizmin çözüm olmadığı, yıkıldığı karalamaları sosyalizmin bu gerçeğini değiştirmez. Dün de, bugün de, yarın da halkların tek kurtuluş yolu sosyalizmdir.

Halk Okulu Dergisi, Sayı: 278

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Exit mobile version